Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eskiden de çok iyimser bir adam değildim ama hiç değilse mücadele edebilecek bir kararlılığa sahiptim. İnancım olmasa bile inadım vardı. Ölmeyi beceremiyorsam , küçük de olsa anlamlı işler yapmalıyım diyebiliyordum. Galiba o duyguyu yitirmeye başlamıştım.
“Ona kırılmak istedim ama galiba takatimi buna yetiremedim.”
Reklam
Cesedi Kaybolan Sahabe;
"Bedir ve Uhud savaşlarında yakınları ölen müşrikler , Adel ve Kâre kabileleri bir plan kurdular ve Medine'ye gelerek peygamber efendimiz (s.a.v.) 'e müslüman oldukları yalanını uydurdular. Peygamberimizden Kur'an'ı ve İslâmı öğretmesi için öğretmen istediler peygamberimiz de sahbelerin en güzide olanlarından 10 tanesini
Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar" var.
Benim içimde hınç yok, burukluk var. Uyudum galiba sonra. Başka bir şey hatırlamıyorum. Ama aklımdan son geçen aşağı yukarı şöyle bir şeydi. Birtakım tuhaflıklar, birtakım noksanlıklar...
En zor, en umutsuz zamanlarda da olsa insan; bir şekilde bir yerlerde kolaylık olduğuna iman ettim. Belki biraz fark etmeye çalışmak yetiyor. Bahsetmek istediğim "bağnazca edilen her hale şükür" değil. Ama sürekli ve sadece edilen şikayetler, insanın ruhunu lekeliyor. Zoru daha da zorlaştırıyor. Bazen konuşmak rahatlatır insanı ama
Reklam
Sonra haziran oldu. Sessiz sedasız öldüm. Düğüne gidip rakı içip oynayamadım. Mektup yazmaktan da vazgeçtim. Ölünce karanlık oldu. Karanlığa alışkındım. Gençliğimdekini biliyordum çünkü, sıcaktı, tatmıştım. Biraz da acıydı. Alıp götürmüşlerdi. Gözlerimi bağlamışlardı. Çok çıplak çığlıklar. Ne çok unutmak istedim. Olmadı. Acılığı bende kaldı. İçimde kaldı. Hep kaldı. Ama bu seferki karanlık üşütücü geldi bana. Tören filan yaptılar galiba. Köse imam. Sessizlik öte yandan. Mutlak. Resmim duvarda kalsa bilirdim, görürdüm. Beni hem bir sandığa hem sandukaya yerleştirmişler. Karanlık. Bir şey görülmüyor.
Sayfa 84
Salonu terk ettiğimde en son kurduğum cümleyi içimden bir kez daha tekrar ettim. Galiba Farabi söylemişti: "Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşmak zorlaşır."
Değişmek istemeyen insan değişmez tabii, buna ihtiyaç duymaz. Ama hiç olmazsa arada bir dünyaya bakıp açık yüreklilikle “Sorun sende değil bende” diyebilmek gerekiyor galiba. Koskoca gezegenin tutup bize uymasını beklemekten daha kolay bir şey varsa o da kendini ona uydurmaktır gibime geliyor. Tebdil-i benlikte hemen her zaman ferahlık vardır Osman.
Galiba çok kötümserim bugün. Bir şeyler söylesene Alev! Hep söylesene... Ama nasıl söyliyebilirsin ki... Bir ay sonra mı? Cok geç. Ben bugün istiyorum söylemeni. Kirliyim, soğuğum; sanki bir ölüden ödünç almışım kendimi.
Reklam
Onların kişisel tercihi değildi bu elbette ama demek ki “piyasa” böyle istiyordu. Galiba “piyasa” denen şeyin ne kadar iğrenç ve zararlı olduğu en çok porno filmlerde somutlaşıyordu.
Sayfa 30 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
Herkes sever Ama ben başka severim 'Başka sevdik diye başka sevemedik' demiş üstat Ne de güzel söylemiş Ben başka sevdim diye başkasını sevemedim galiba Koyamadım kimseyi yerine, Bulamadım gözlerin gibisini, Bulamadım gülüşünü, saçlarını, Sıcaklığını ellerinin Ve kokusunu teninin... Bulamadım Peki ya sen, sen nasıl sevdin beni Ya da sevdin mi hiç Sevmedin ki değil mi, hem de hiç Ben adımın yanına bile yazamazken adını Ama atamazken yüreğimden aşkını Ben bakamazken yüzüne Ve doyamazken bakmaya yüzüne Ve ben fırtınayla yağarken her gece yeryüzüne, Sen örselenmiş yüreğimi muhtaç bıraktın gülümsemene Murat Şahan
256 syf.
9/10 puan verdi
Seri içinde en sevdiğim kitap bu galiba.İlk pandemi döneminde okumuştum çok güzeldi .Nedense pandemi döneminde okuduğum kitaplara karşı ayrı bir sevgim var.Galiba beni sıkıntıdan kurtardıkları için:)birde babam onu okuduğum zaman bana zencefilli çay getirmişti ve ilk defa öyle bir çay yapmıştı, tadı çok güzeldi,tekrar istedim yapmasını ama içmeye kısmet olmadı.
Zencefilli Tiyatro
Zencefilli TiyatroMelek Çe · Uğurböceği Yayınları · 201748 okunma
“Hayattan ne istediğini bilmeyen boy aynasına bakmayıp kendini mükemmel zanneden… dokunmakla düşünmenin bir farkının olmadığını bilmeyen… sevgisinde cimri, öfkesinde bonkör olan bencil yaratıklarız.. kazandıklarımız kaybettiklerimizin yerini tutsun istiyoruz.. avucumuzu yalıyoruz. Bir şey güzelse bunda bir anormallik arıyoruz, olmasa bile
Sen, buluşabildiğimiz ender günlerden birinde, bana gelmiştin. Yaz başıydı; ben bahçede oturmuş rakı içiyordum; sen de —galiba mutluluktan— koşuşturup duruyordun. Sana, yarı şakayla, “Haydi bakalım — bana erik getir” demiştim. Koşup gitmiştin: Bahçede bir erik ağacı olduğunu biliyordun. Epey sonra (hatta, biraz daha gecikseydin, kalkıp sana bakmağa gidecektim), alı al, moru mor, kan-ter içinde geri gelmiştin : elinde bir külah: Manavdan, harçlığının son kuruşuna kadar vererek aldığın erikler... Ağaçta erik yoktu; ama Baban senden erik istemişti... — Ne yapabilirdin ki... Yapman gerektiği için yapabileceğini yapmıştın — işte seni insan yapan da bu. Öyle ‘insanlar vardır ki, babalan onlardan erik istese, gidip, şöyle bir bakıp, “Ağaçta erik yok” diyebilirler. Böylesi ‘insan’ları tanıdın, biliyorsun. Ama sen — senin yapabileceğin çünkü yapman gereken tek birşey vardı: Baban’a erik bulmak... Hani masallarda vardı ya — bütün erikler “Kaf Dağı’nın ardında” olsaydı, o zaman sen de bir “Zümrüd-ü Anka kuşu” bulup, sırtına biner, yola koyulurdun...
Ida

Ida

@ldaa
·
05 Mayıs 02:17
Anımsıyorsundur: Senin için, “Benim kızım insan olacak” demiştim. Sen, benim bu sözümü o anda beynine kazımış, ama yüzüme de hayretle bakmıştın — o hayretini anımsıyorsun, değil mi?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.