Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Eski Zamandan Bir Beyoğlu Aşkı "Angeliki ile Mehmet " / Yasemin Özek Merhaba arkadaşlar, Öyle keyifli , öyle güzel bir kalemle tanıştım ki sizlerde tanıyın istedim. Yasemin Hanım, hikâyeyi kadar güzel kurgulamış ki okurken hiç yorulmuyorsunuz. Hikâye su gibi akıyor ve okuyucuda kendi yolunu buluyor. Bu yüzden
Angeliki ile Mehmet
Angeliki ile MehmetYasemin Özek · Çınar Yayınları · 202095 okunma
Yalnızlık ağır bir hal. İnsan dayanamıyor buna. Ya da her insan dayanamıyor. Katlanan, kabullenen vardır muhakkak ama o ben değilim. Aslında onlar da yanılıyorlar. Yalnızlığı anlamıyorlar bence. Yalnız kalmakla yalnız bırakılmak aynı şey değil. Tercih edilen bir yalnızlık nimet gibi. Hayranlık uyandıracak asil bir hal. Ama birilerinin seni yalnız bırakması... İşte o dayanılmaz. Yalnız kalmak değil can yakan, yalnız bırakılmak yani. Ve ben yalnız kalmadım, yalnız bırakıldım.
Reklam
Öylesine...
hani insanın tüm duyguları düğümlenirya böyle gıkı dahi çıkmaz ama tüm zerreleri çığlık atar aslında. Hani insanın en ihtiyacı olan kişiye, sevdiğine hep uzaktırya hani . Çok canımız yandı insanlık olarak , Yyanmadı aslında canımız yakıldı. peki bunu kim anladı , hiç kimse , sana ne kaldı ; göğüsüne oturmuş bir öküz ve derin bir acı karışık yalnızlık ...
Evvel zaman içinde bir ülke varmış masmavi bir denize kıyısı varmış, baktıkça doyulmaz bir melodi gibi dalgalanırmış usulca . Denizin kıyısındaki ülke sürekli yanarmış deniz dalgalanırken kıyıda alevler daha da yükselirmiş . Uçsuz bucaksız deniz alevleri gördükçe ah tanrım bu ne zalimlik dermiş , keşke biri alevleri söndürse diye köpürürmüş o köpürdükçe alevler daha da artarmış , öylece içlenip izlermiş deniz. Ülke yanıp kül olmuş sonra deniz iyice köpürmüş köpürmüş fırtına çıkmış denizden kıyaya vurmuş alevler sönmüş geriye bir yığın kül kalmış . Deniz sakinleşip tekrar bakmış kıyıya alevler gitmiş ama güzelim kıyı küle dönmüş. Deniz o an büyük bir pişmanlık ve yalnızlık ile baş başa kalmış. Tanrım bana verdiğin gücü kullanmak yerine sadece öfke ile dalgalanıp durdum şimdi geride kıyıda bir avuç kül içimde koca bir yangın kaldı demiş.
Bazı günler tek başına taş basamaklarda oturup içinden geldiğince konuşup şarkılar söylediği de oluyordu. Ama Onu yıpranmış taşlardan, ağaçlardan ve kuşlardan başka duyan olmuyordu. Çeşit çeşit yalnızlık vardır. Momo'nunki çok az kişinin bildiği ve çok az kişinin dayanabileceği bir yalnızlıktı. Bır hazine sandığının içine kilitlenmiş ve hazine her gün çoğala çoğala sonunda onu boğacakmış gibi hissedi- yordu. Hiçbir çıkış yolu yoktu. Kimse ona ulaşamıyor ve o da kimseye varlığını gösteremiyordu. Dağ gibi bir zaman yığınının altında bunalmış kalmıştı. Bazen o renkleri hiç görmemiş, o müziği hiç duy- mamış olmayı dilediği saatler bile oluyordu. Ama ona sorsalar, ölümü pahasına bile olsa yaşadığı olayları dün ya da başka hiçbir şeye değişmezdi. Artık öğrendiği bir şey vardı: Başkalarıyla paylaşılmayan zenginlikler insanı mahvediyordu.
Yalnızlık kabul ediliyor ama kabullenilmiyor
Reklam
insan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ızdırabını tatmaya muhtaç. açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi. s.freud — çok doğru demiş ama geçmişte ne kadar tat aldığını fark etmek daha kötü umarım bir şansım daha olur ama bu sefer neyin yanlış olduğu aklıma kazındığı için doğru hamleleri yapıp daha çok mutlu olacağımızı biliyorum
349 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Minta
Aslında içimden uzun uzadıya bir şeyler yazmak gelmiyor ama hiçbir şey yazmazsam sanki kitaba haksızlık edeceğim. 20 yıl kadar önce kiraze isimli romanıyla tanıştım Solmaz Kamuran ile. Bana göre muhteşem bir romandı ve bu 20 yıl içinde en az 20 kişiye okutmuşumdur bu kitabı. O kitabın verdiği güvenle bu romanı okumaya karar verdim .Romanın öyküsü oldukça uzun bir zaman diliminde geçiyor. Kaderin ayırdığı iki kardeş farklı topraklarda yeni ama zorlu hayatlara başlıyorlar. Hikaye bu kardeşlerin başına gelenlerden sonra onların alt nesillerinin yaşadıklarını anlatıyor. Nesilden nesile devam eden bir hikaye ve tüm nesilleri bağlayan ortak nokta Mintalar yani deniz kaplumbağaları. Roman kahramanlarının ortaya çıkışı ve yok oluşları eğer okuduysanız Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık isimli eserini hemen akıllara getiriyor. Romandaki anlatım oldukça sade ve odak olaylarda ve olayların akışında. Uzun uzun Tasvirli anlatımlar sevmeyen okullar için ideal. hikayesi de oldukça güzel.
Minta
MintaSolmaz Kamuran · İnklap Kitabevi · 02 okunma
Palyoco söyledi ben yazdım.
Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde kaç kilo çekerdi yalnızlık kaç kere ezildim altında yaz yağmurlarının belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize kim sevmezdi çiçekleri filan “ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi bunu palyaço söyledi, palyaço söyledi ben yazdım yazdım,
Yakınımızdaki insanlar bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eder ve bizi mutlu edemedikleri için kendilerini suçlarlar. Derdimizin ne olduğunu sorarlar. Her şeyin yolunda olduğunu söyleriz ama öyle değildir... Her şey berbattır. Lütfen, beni rahat bırakın, gözyaşım kalmadı, kalbim dayanmıyor, gözüme uyku girmiyor, içim bomboş, hissizim, sizler de aynı şeyleri hissediyorsunuz; kendinize sorabilirsiniz. Ama onlar ısrarla, sadece kötü bir dönemden geçtiğimizi veya depresyon geçirdiğimizi söylerler çünkü her şeyi açıklayan o lanetli sözcüğü kullanmaya korkarlar: yalnızlık.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.