Mavis: Her yerin kan olmuş. Doktor, ambulans çağırmamız lazım. Roarke, yatır onu.
Roarke: Hayattaki hiç değişmeyen amacım da bu zaten.
Eve: Ha ha, aman ne komik.
Charles: Müşterim veya meslektaşım olmayan çok fazla dostum yoktur esasen.
Eve: Aman gözünü dört aç. Başını çevirdiğin an bölünerek çoğalır bunlar. Sonra da yaşamın büsbütün karışır.
Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyette ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, ta dibine kadar gark olursun ve bir kez bu kadar battın mı, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar "var.
Ne olur, bana söyleme! Aman ha, söyleme! Demokrasi adına
halk dalkavukluğundan bıktım usandım artık! Bütün kurumlarıyla
işlemeyen bir demokrasi neden kutsal inek olsun? Şöyle
söyleyeyim, düşün bak, eğer basın bir tekeller basınıysa, işbirlikçiyse
ve sen bu basına karşı çıkıyorsun, demokrasi var
diye, böyle bir basının özgürlüğünü nasıl savunursun? Çayırtepe
Karakolu'nda senin başına gelenleri askerlere yükleyip,
rahatlayacak kadar safdil olamazsın, dökülen her damla kandan
başta Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan, o dönemin bütün
sivil siyasileri sorumludur! Bir başbakanın icrası, on yedi yaşında
bir çocuğun boynuna geçirilen iple sonuçlanıyorsa, o
adam hiçbir şey yapamıyorsa, intihar etmesi gerekli değil midir?
Yok, böyle gergedan derisi yüzsüzlüğü! Hıyanet özgürlüğü
diye bir şey olamaz. Diyorum ya, çıkarcı'bir değerlendirmeyle
SHP açısından baktığım zaman da anlamıyorum! Şöyle ya da
böyle temizlenmiş bir siyasal arena var. Neden tertemiz başlayamayasınız?
Neden gidip yine o adamların popolarına giresiniz?
Neden pisliğe bulaşmamış kadrolara şans tanımazsınız?
Bu 'asr-ı saadet' yutturmacası nereden çıkıyor?