Beyazları "soluk yüz" diye tanımlayan Kızılderililer ile, beyazları zor durumdan kurtarmak için son anda borazanlar çalarak dört nala gelen atlı askerler de kovboy filminin ana öğeleri arasında yer alır. General Sheridan'ın 1875'te söylediği "En iyi Kızılderili ölü Kızılderili'dir" sözü, western sinemasının Kızılderili'ye bakışını da özetler. Gerçekten de, batının fethi, yüzyıllardır buralarda yaşayan Kızılderililerin yok edilmesine bağlıydı. Amerikan politikası Kızılderili sorununu çözmek için onları yok etmek
yöntemini uyguladı ve tarihin en büyük soykırımlarından birini gerçekleştirdi.
Sinema da doğal olarak, resmi politikayı benimseyerek, Kızılderili'yi, yok edilmesi gereken ilkel bir yaratık olarak gördü. Westem sineması ancak yıllarca sonra, John Ford'un yönettiği ve Apaçilerin Amerikan askerlerini kıyıma uğrattığı ünlü Little Big Horn Savaşı'nı konu edinen Fart Apache'ta
(Kan Kalesi, 1948) ilk kez bu anlayışın dışına çıkacak, Kızılderilileri de iyi ve kötü yanları olan birer insan olarak ele alacaktır. Ama temelde western
sineması, Kızılderili kıyımı, yabancı düşmanlığı, eşkiyalık ve iç savaşla öne çıkan bir dönemin milliyetçi ideolojisiyle örtüşen bir türdür.