Kitap heyecanlı başlasa da tempo sonradan düştü. Sanırım artık aynı konulu birçok kitap okumuş olduğumdan ortalara gelmeden sıkılmaya başladım. Yan karakterler kitaba daha çok katılmış olsaydı ya da Jamie'nin takım arkadaşlarını daha çok okuyabilseydik (maçlarını, vs.) daha iyi olabilirdi. Ayrıca kitabın başından beri cinsellik çok ön plandaydı. Smut sahneler o kadar sıktı ki bir yerden sonra atlamaya başladım. Abartılı yerler yerine 300 sayfalık bir kitap olsaydı genel olarak daha çok sevilirdi diye düşünüyorum.
“Bana sahipler. Ne olabilirsem ikisi için o olacağım. Senin bütün parçalarını seviyorum, özellikle de sana anne diyen parçalarını. Umarım bir gün, bir şeye ihtiyaç duyduklarında senin yerine bana gelirler çünkü ben burada olacağım.”
Yine son 100 sayfa ve yine kalbim ağrıyor. Bu seri hayatımın her anını işgal etmiş gibi hissediyorum. Yıllardır aynı kişileri okuyormuşum da bıkmak nedir bilmiyormuşum gibi.
Kitabın başında (serinin diğer kitaplarından tanıdığım kadarıyla) Nesta sevdiğim bir karakter değildi. Hatta kitap onun üzerinden olduğu için okuyup okumamak konusunda kararsız kaldığım anlar bile oldu. Ama şimdi iyi ki okumuşum diyorum. Çünkü Nesta, kitaptaki en sevdiğim karakterlerden biri artık.
Mükemmel bir seri, mükemmel bir kitap. Devamını nasıl bekleyeceğim konusunda hiçbir fikrim yok.
“Yıllar önce Memphis'e evlenme teklifi ettiğimde ona bu evi dolduracak büyük, şamatıcı bir aile istediğimi söylemiştim. Gecenin bir yarısı sık sık oyuncakların üzerine basardım. Bir tartışmayı ayırmadığım tek bir gün bile olmazdı. Her zaman derisi yüzülmüş bir diz olurdu. Zedelenmiş bacaklar. Gürültü sağır ediciydi.
Tüm bunlar, kucağında çığlık atan bir bebekle, gözyaşları içinde ve bitkin bir halde evimin önüne gelen kadın yüzünden olmuştu. Hayatımı değiştiren bir kadın.
Koridorda yürüyor, çocuklarımızı yemek masasına götürüyordu. Beni onu izlerken yakaladı ve alnı kırıştı.
"Ne oldu?”
“Ev tam bir karmaşa.”
Gözleri yumuşadı. “Bizim karmaşamız.”