Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi
Üç çocuk anası bir hanımefendi, Ahmet Şahin Hoca'mızın yanına geliyor ve "Hocam, derdim derindir, bana bir yol gösterin!" diyerek yardım istiyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Kocam, içki bağımlısı; gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar
Serbest bebek piyasası
Tam anlamıyla liberteryen bir toplumda, küçük çocuk ilk bakışta görünebileceği kadar mahrum değildir. Çünkü böyle bir toplumda, her ebeveynin hamilik haklarını başkalarına satma hakları vardır. Kısaca, bebekler ve öteki çocuklar için bir serbest piyasa vardır. Nee? Bebeklerin serbest piyasası mı? Bu kölelikle, bebeklere bir eşya muamelesi yapmakla eşdeğer değil midir? Hayır; bunun anlamı, çocuklarını şu anda ihmal eden veya onları pek sevmeyen ebeveynlerin, onları arzu eden ve onlara uygun biçimde bakabilecek ebeveynlere satabilme imkânının olmasıdır. Bu tür bir piyasanın işlemesinden, oraya işi düşen her taraf kazançlı cıkabilir Çocuk, zalim veya ihmalkâr ana-babadan, kendisini isteyen ve bakabilecek olanlara aktarılır; ihmalkår ana-baba istenmeyen bebek yerine, arzu ettiği paraya kavuşabilir; ve nihayet bakımı üstlenen ana-baba da, en azından çocuğu evlat edinme imkânına kavuşur. William Rickenbacker, National Review'daki köşesinde, esasen yakınlarda böyle bir serbest bebek pazarını savunmuştur. Aslına bakılırsa, şu anda zaten bir bebek piyasamız vardır, ama tek farkı bunun devletçe yönetiliyor olmasıdır; bir bebeğin maksimum fiyatının sıfır olmasını dayatan bir devlet. Bir ebeveynin çocuğunu satmasına izin yoktur; sadece bedava olarak verebilir, o kadar. Bütün tavan fiyat kontrollerinde olduğu üzere, fiyatın sıfıra sabitlenmesi bebek piyasasında muazzam bir değerli bebek kıtlığı yaratmak demektir. Bunun sonucunda, evlatlık arayıp kapılarında feryadü figan eden ana-babalara aradıkları bebekleri bulup taksim etme tekeli ayrıcalığı devletin yetkilendirdiği evlat edindirme kurumlarına verilmektedir.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
II. Ana Baba Edebiyatı
"Ebeveynler çocuklarını terk eder. Çocuklar ebeveynlerini terk eder. Ebeveynler korur ya da yüzüstü bırakır ama hep yüzüstü bırakır. Çocuklar kalır ya da gider ama hep gider. Hepsi haksızlık, en çok da cümlelerin tınısı, çünkü dil hoşumuza gidiyor ve aklımızı çeliyor, çünkü aslında şarkı söylemeyi ya da en azından bir melodiyi ıslıkla çalmayı, sahnenin bir kenarında bir melodiyi ıslıkla çalarak yürümeyi isterdik. Sahneye çıkacakları ânı sabırla bekleyen oyuncular olmak istiyoruz. Ama izleyiciler bir süre önce gitmiş. Bugün şu fıkrayı uydurdum: Bir çocuk, babasına, Büyüyünce yardımcı oyuncu olacağım, der. Neden? Ne neden? Neden yardımcı oyuncu olmak istiyorsun? Çünkü roman senin romanın."
...ana-baba hangi temel değerler çerçevesinde nasıl çocuklar yetiştireceğine karar vererek çocuk yetiştirmeye başlamalı ve her davranışta bu amaçları kollayarak çocuklarla etkileşimde bulunmalıdır.
Biz konserleri, festivalleri iyi biliyoruz. Oralarda gencecik çocuklar içki ve uyuşturucuya alıştırılıyor. Koca koca adamlar genç beden avlayıp zinaya götürüyorlar. Nice ana baba iki kuruşlarını çocuklarına vermek zorunda kalıyor. Orada tüketim toplumunun anlamsız ayonlerinden biri icra ediliyor. Bedenler ve ruhlar bu yıkıcı çağa entegre ediliyor. Hiç öyle devrimbazlar ezbere "özgürlük, demokrasi, ilerilik" diye mağdur ayaklarına yatmasınlar. Kimse kara kuru birisinin yüksek bir yere çıkıp sayıklayarak mangırları cebe indirmesiyle özgürleşmez ve ilerlemez.
İnternetten çocuğuna ingilizce öğretmeye çalışanlar lütfen okuyunuz
“Uzaktan Eğitim” furyasını fırsata çeviren misyonerler yabancı dil eğitimi adı altında ülkemize sızmayı başardı. “İngilizceyi ana dili İngilizce olan öğretmenlerden öğrenin” sloganıyla yayın yapan bu siteler çevrimiçi ve birebir eğitim vererek çocuklarımıza ulaşmayı hedefliyor. Birçoğu cüzi ücretlerle girilen bu sitelerin ücretsiz seansları da
Reklam
1.000 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.