Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Her geceyi Kadir bil, her geleni/gördüğünü Hızır bil."
Sonra Hızır Musa'ya demiş ki: "Sen bana sabredemezsin." O da "sabrederim" demiş. Ama Hızır fakir balıkçının teknesini delince, tekne su alıp yan yatınca, balıkçı buna feryat figan edince, eee, ne yapsın Musa? "Bak gördün mü, sabredemiyorsun işte" demiş Hızır. Musa da "Tamam bundan sonra karışmam" diye
Sayfa 103Kitabı okudu
Bizim yetkeci olmayan kültürümüzde bile ana babaların, çocuklarının yaşamda kendi elde edemediklerini tamamlamak üzere 'yararlı olmalarını istedikleri görülmektedir. Eğer ana baba başarılı olamamışsa, çocuklar başarıya ulaşmak zorundadır. Çünkü bu başarı, ana babanın elde edemediğinin yerine geçecektir. Eğer sevildiklerini hissetmiyorlarsa, (özellikle, eğer ana baba birbirini sevmiyorsa) bu sevgisizliğin yerini de çocuklar doldurmalıdır. Eğer ana baba, kendi toplumsal yaşamlarında güçsüz olduklarını hissediyorlarsa, çocuklarını denetleyip onlara egemen olmaktan doyum bulmak isterler. Çocuklar tüm bu beklentileri yerine getirseler bile, yaptıklarını yeterince yapamadıkları ve bu yüzden ana babalarını düş kırıklığına uğrattıkları için yine de suçluluk duyarlar.
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
"Özgürlükçüler"in [liberallerin] basın özgürlüğü ile ilgili kopar­dığı yaygara, kendi ilkelerine ve asıl iradelerine ters düşer. Onlar, istemedikleri bir şeyi istemekte, yani dilemekte, bunun böyle ol­masından hoşlanmaktadırlar. Bu yüzden de sözümona basın öz­gürlüğü yasası çıktığı anda hemen rotayı değiştirir ve sansür ister­ler. Pek tabii ki devlet onların gözünde töre ve benzerleri gibi kut­saldır. Onlar sadece ana babalarının zaaflarından faydalanmayı bilen kurnaz çocuklar gibi şımarıklık yapmaktadırlar. Devlet baba da gerçi hoşlanmadığı bazı şeyleri söylemelerine izin verse bile, bu şımarık gevezeliklerine sert bir bakışla sansür koyma hakkına sahiptir. Eğer devleti babaları olarak tanıyorlarsa, o zaman da tıpkı çocuklar gibi, onun önünde yaptıkları konuşmalara sansür konul­masına katlanmaları gerekir.
Önce o kadim büyük aile geleneğimize saldırdılar. Saçma bir şekilde Tanzimat ve sonrasında bizleri bireyin özgürlüğüne, kadın erkek eşitliğine, herkesin haneden çıkıp çalışması gerektiğine falan inandırmak için bin türlü şey yaptılar. Sonra bir "çekirdek aile" çıkardılar karşımıza. Çocuklar anadan babadan, torunlar dededen neneden uzak kaldı. Doğal olarak da onlardan öğreneceği Anadolu irfanını bir başka yerde bulamadı ve hep o tarafı eksik oldu. Benim kanaatime göre çocuk anasından babasından elbette bir şeyler ve önemli şeyler öğrenir lakin dedesinden ve nenesinden öğrenecekleri vardır ve bunu ana-baba veremez.
kötülük Gerçeklik algım bozulacak; kötünün kötülüğünü göremeyecek kadar iyimser olmaktan sana sığınırım Allahım. İsterim ki eşyayı oldukları gibi göreyim, mahiyetini bileyim, ama netice hakkında iyimser olayım. Şu an olan bitenin aslında ne olduğunu anlayıp bildiği hâl- de zekice oyunlarla şerri hayır gibi göstermenin hayra yormak olmadığını,
Sizin yazgısal, kapalı ailelerinizde çocuklar, senin de belirttiğin gibi, değişmez ana babalardan oluşan gardiyanların gözetiminde uzun bir hükümlülük dönemi yaşar. Elbet, bu ana baba gardiyanlar iyi, akıllı, bilge olabilirler. Bu durumda çocuklar pek yıpranmadan bu dönemi atlatabilirler. Ancak, aslında ana babaların çoğu iyi, akıllı ve bilge değildir. Genellikle iyi niyetli ama aptal ya da hem kötü niyetli, hem uçarı veya sinir hastası, dahası, bazen bütünüyle kötü ya da zırdelidirler.
Sayfa 115 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Eski Türklerde kardeşin dul kalan karısıyla veya üvey anne ile evlenme geleneği (leviratus), toprağın veya malın bölünmemesi açısından ekonomik bir özellik taşımakla beraber, burada imparatorluğun parçalanmaması gibi siyasî bir gaye güdülmüştür. Bu konuda en eski Çin kaynağı Shih-Chi şunları nakletmektedir: "Chung Hsing Shuo Han sülalesinin elçilerinden bazılarına, 'Hunlar için savaş büyük bir şeydir. Yaşlı ve zayıf olanlar savaşa katlanamadıkları için lezzetli yemekleri kuvvetli kişilere veriyorlar. Bu, devletin müdafaası içindir. Ancak bu şekilde babalar ve oğulları uzun süre kendilerini koruyabiliyorlar,' dedi. Çin elçileri bu defa, 'Hunlar ana baba ve çocuklar hep aynı çadırda oturuyorlar. Babaları öldükten sonra oğulları, üvey annelerini alıp kendilerine zevce yapıyorlar. Kardeşlerden biri ölünce bir diğeri onun karısını alıyor,' dedi. Chung Hsing Shuo da onlara, 'Bir devletin idaresi bir insanın vücudu gibidir. Baba ve kardeşleri öldükten sonra onların eşleri kendilerinin eşleri oluyor. Çünkü soylarının yok olmasını istemiyorlar. Hunların ilişkileri karışık olmasına rağmen nesillerini ve kabilelerini böyle devam ettirebiliyorlar, cevabını verdi.."
Sayfa 55 - Kronik KitapKitabı okudu
Çocuk ile ana baba,insan ile insan ,kadın ile erkek arasındaki bağları kopardık. Artık hiç kimse karısına ,çocuğuna ya da arkadaşına güvenmeyi göze alamaz . İleride kimsenin karısı ve arkadaşı olmayacak . Çocuklar ,tıpkı tavuğun altında alınan yumurtalar gibi ,doğar doğmaz annelerinden alınacaklar. Cinsellik içgüdüsü yok edilecek . Döllenme ,tayın vesikasının yenilenmesi gibi,her yıl yinelenen bir formalite olacak.
Sayfa 288
Ana-Baba ve Çocuk
Aslında, çocuklar sezgileri aracılığıyla çevrelerinde olagelen her şeyi fark ederler, ama özellikle kendilerine acı veren durumları derhal bilinçaltına iterler.
Ana-baba otoritesini hiç bir zaman yenememiş ve ana baba şefkatin iüzerlerinden atamamış veya çok az atabilmiş kişiler çıkar ortaya. Özellikle kız çocuklardır bunlar. Ergenlikten çok sonra bile çocuk'luklarındaki sevginin etkisinden sıyrılamamış çocuklar.Onların, evliliklerinde, eşlerine gerekeni veremeyişleri öğreticidir. Soğuk eştirler,cinsel yönden duyarsızdırlar.
605 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.