Hiç yüzü gülmeyen, sevinci uçup gitmiş bir çocuk yaşardı geçmiş zaman içinde, oturup kalktığı yerlerde de pek az güneş olurdu.
Ne annesini ne de babasını tanıyabiliyordu, görmemişti zavallıcık, neydi anne neydi baba hiç olmamıştı sanki onlar, ne iyi ne kötü diyebileceğimiz kimselerin yanında kalmaktaydı, bu insanlarınsa yapacak başka şeyleri olduğundan çocukcağızla ilgilenmeye vakitleri kalmıyordu.
Bir başka yerde de bir başka zaman içinde, geceleri uyurken sık sık gülmekten yatağını bir sevinç mağarasına dönüştüren bir başka çocuk yaşamaktaydı.
Bu iki çocuk aynı çocuk değildi tabii.
Michel Morin'di bunun adı, ayın KÜÇÜK BEYİ diyorlardı yavrucuğa..nasıl anlatalım ay bir tepsi gibi kızarınca, göklere şan olunca görmeliydiniz beyimizi, yerinde duramıyordu mutluluktan.
Ayı tanıyorum diyordu küçük beyimiz, dostuz biz öyle ya, akşam olup çıkmasa da yusyuvarlak olmasa da, kapayınca gözlerimi görüyorum onu.