Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Bu noktada sizden önce geçenlerin karşılaştığı tecrübe ve zorluklarla sizin de karşılaşmanız gerekecektir. Mekke günlerini izleyecek, Habeşistan ve Tâif yolculuklarını görecek, Bedir'den Huneyn'e ve oradan Tebük'e kadar geçen bütün aşamaları yaşayacaksınız. Ebû Cehl ve Ebû Leheb'le yüzyüze geleceksiniz. Münafıklarla ve yahudilerle karşı karşıya kalacaksınız. İleri gelen müslümanlardan başlayarak, kalpleri İslâm'a ısındırılacaklara [müellefe-i kulûb'a] kadar, bütün insan tiplerini görecek ve tanıyacaksınız. Bu, eşi ve benzeri bulunmayan emsalsiz bir yürüyüştür. Ben bu yürüyüşe "Kur'ânî Yürüyüş" adını veriyorum. Bu yürüyüşün özelliği; her durak ve konakta Kur'ân âyetlerinin ve sûrelerinin sizi bilgi ile kuşatmış olarak karşılamasıdır. Ve durduğunuz yerin, konağın, o âyet ve sûrenin indiği yerin aynı olduğunu görmenizdir. Falanca hüküm ve prensibin bu noktada gelmiş olduğunu anlamak... İşte böyle bir yürüyüş esnasında yolcunun gözünden Kur'ân'ın dil, belâgat, beyân ve bedî gibi bu kitâba has edebî sırların kaybolup gitmesi işten bile değildir. Ne var ki, Kur'ân'ın bu yolcuya kendi özünü ve ruhunu açıklamaktan kaçınması mümkün değildir.
Reklam
Biz de Ankaralı olmaya hazırlandık, Evimizin arka tarafında geniş, boş arsalar vardı. Ankara'ya gelen köylülerin bir kısmı burada açıkta yaşarlardı, hayvanları ve çoluk çocuklarıyle beraber. Hayvanları bir kenara bağlıyor, yere yırtık pırtık bir şeyler açıyor, günü geceyi onların üzerinde geçiriyorlardı. Köylülerin arabaları ve hayvanlarıyle şehre girmeleri yasak edilmişti. Üstleri başları yamadan görünmüyor, renkleri topraktan ve kilden anlaşılmıyordu. Yaşayışları fakirce olmaktan da aşağıydı. Hani istatistiklerde asgari yaşayış seviyesi diye bir deyim vardır. Bunlar bu yaşayış seviyesinin de altındaydılar. Eğer buna yaşamak demek doğruysa... Arada sırada yanlarına giderdim. Başka bir dünyadan gelmiş yaratıklar gibiydiler. Ben sefaletin bu kadar koyusunu, bu kadar elle tutulanını görmemiştim. Oysa, bu büyük kurtuluş savaşını onlar yaşamışlardı. Şu yırtık kirli paçavralar içinde vücutlarını örtmeye çalışan kadınlar, cepheye sırtlarında mermi taşımışlardı. Anadolu'nun kesin gerçeği buydu.
Sayfa 116Kitabı okudu
Bulgaristan'a satılan arşivler,
1994 yılında Necati Aktaş ve Seyit Ali Kahraman'ın hazırladığı "Bulgaristan'daki Osmanlı Evrakı" adlı kitapta bu durum şöyle özetlenmiştir: "1931 yılında, asla affedilmesi ve unutulması mümkün olmayan bir gaflet neticesi, bilebildiğimiz kadarı ile dünya arşivcilik tarihinde bu konuda tek örnek olarak, çoğu maliyeye ait
Sayfa 370 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
3. BÖLÜM Şaşkın Beşer ve 25 Şeker
Bu bölüme aşağıdaki sorulara yanıt vererek başlayalım. Kısa sürede yanıt bekleniyor: 1) Türkçe’de birinci harfi ‘k’ olan sözcüklerin sayısı mı daha fazladır yoksa üçüncü harfi ‘k’ olan sözcüklerin sayısı mı? 2) 8x7x6x5x4x3x2x1 çarpımının sonucu aşağı-yukarı kaçtır? (Unutmayalım: Hemen yanıt verilmesi bekleniyordu ve burada zeka ölçülmüyor. Rahat
Matbaa-i Hindiyye-Mısır Nazım Paşa'nın öldürülüp Kamil Paşa da Babiali'den kovulduğu vakit, aynı saatte İttihatçılar birkaç kişi ile evimi basarak beni tevkif edip, bir defa daha Bekirağa Bölüğüne hapsetmişlerdi. Harbiye Nezareti’nin bu sıkıntılı dairesinde dört günlük bir misafirlikten sonra, o vakit İstanbul Muhafızı olan Cemal Paşa
Reklam
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Sevdiğimiz insanın dışarıda kaldığı bu bilinç halleri, bu durumda öyle yer kaplar ki, başlangıçta ne kadar küçük bir yer olurs bütün ruhu kaplayan aşktan kırpılmıştır. Bir hatıradan baska bir sey olmayan his azalırken, bir yandan da bu düşünceleri beslemeye, genişletmeye çalışmalıdır ki, zihne yeni sokulan unsurlar, ruhun giderek daha büyük bir
Sayfa 200 - YKYKitabı okudu
hoş :')
Hiç yüzü gülmeyen, sevinci uçup gitmiş bir çocuk yaşardı geçmiş zaman içinde, oturup kalktığı yerlerde de pek az güneş olurdu. Ne annesini ne de babasını tanıyabiliyordu, görmemişti zavallıcık, neydi anne neydi baba hiç olmamıştı sanki onlar, ne iyi ne kötü diyebileceğimiz kimselerin yanında kalmaktaydı, bu insanlarınsa yapacak başka şeyleri olduğundan çocukcağızla ilgilenmeye vakitleri kalmıyordu. Bir başka yerde de bir başka zaman içinde, geceleri uyurken sık sık gülmekten yatağını bir sevinç mağarasına dönüştüren bir başka çocuk yaşamaktaydı. Bu iki çocuk aynı çocuk değildi tabii. Michel Morin'di bunun adı, ayın KÜÇÜK BEYİ diyorlardı yavrucuğa..nasıl anlatalım ay bir tepsi gibi kızarınca, göklere şan olunca görmeliydiniz beyimizi, yerinde duramıyordu mutluluktan. Ayı tanıyorum diyordu küçük beyimiz, dostuz biz öyle ya, akşam olup çıkmasa da yusyuvarlak olmasa da, kapayınca gözlerimi görüyorum onu.
Ay Operası, Jacques Prevert. Çeviri: Nuri PakdilKitabı okuyacak
Parola
Göztepe'deki Kenan Paşanın köşkünde bugün büyük bir üzüntü var. Kenan Paşa barut olmuş, yanına yaklaşılmiyor. Ama Paşa'nın hakkı var. Torunu Öztunç yedek subaylığını bitirip geldi. Öztunç, askerlikte teğmenliğe yükselememişti. Birliğine asteğmen gitti, yine asteğmen rütbesiyle eve döndü. O yıl yedek subay okulunu bitirip kıtaya çıkan ikibinden çok
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.