414 syf.
·
Not rated
Nasıl hissettim?
Franz Kafka’nın Bir Savaşın Tasviri adlı eseri, okuyucularda çeşitli düşünceler ve duygular uyandırabilir. İşte bazı olası etkiler: Yabancılaşma ve İzolasyon: Kafka’nın eserlerinde sıkça işlediği temalardan biri yabancılaşma ve izolasyondur. Bir Savaşın Tasviri de bu temayı işler ve okuyucuya kendi iç dünyasına dalmayı teşvik edebilir. Anlam Arayışı ve Varoluşsal Sorular: Kafka’nın karakterleri genellikle anlam arayışı içindedir. Bu eser de insanın varoluşsal sorularını sorgulatabilir ve okuyucuyu düşünmeye yönlendirebilir. Karanlık ve Gizem: Kafka’nın üslubu, karanlık ve gizemli bir atmosfer yaratır. Bir Savaşın Tasviri, bu atmosferi okuyucuya aktarabilir ve onları eserin içine çekebilir. Eleştirel Düşünce: Kafka, toplumsal normları ve insan ilişkilerini eleştiren bir yazardır. Eseri okuyanlar, toplumsal yapıları ve insan davranışlarını farklı bir bakış açısıyla gözlemleyebilir. Kafa Karışıklığı ve Şaşkınlık: Kafka’nın anlatım tarzı bazen karmaşık ve şaşırtıcıdır. Bu da okuyucunun kafa karışıklığına ve düşünce derinliğine yol açabilir. Sonuç olarak, Bir Savaşın Tasviri, okuyucuları düşünmeye ve içsel bir yolculuğa çıkmaya teşvik eden bir eserdir. Her okuyucunun deneyimi farklı olabilir, ancak Kafka’nın derinlikli anlatımı ve karakterlerinin insan psikolojisi üzerindeki etkisi genellikle unutulmazdır.
Bir Savaşın Tasviri
Bir Savaşın TasviriFranz Kafka · Cem Yayınevi · 20122,021 okunma
Evliliklerimizin eskisi kadar sağlam olmadığını düşünüyoruz. İstatistikler boşanmalardaki artışı ortaya koyuyor ama bu gerçeği farketmemiz için rakamların yardımına ihtiyacımız yok. Kimi zaman yakınlarımızdan kimi zaman medyadan duyduğumuz öyküler toplum olarak evliliğe bakışımızın ortalamasını veriyor bize. Tahammülsüz, sabırsız, vefa ve
Reklam
Karşılaşma tarzımız algılamaya dönükse başkası eşyalaşır. Karşılaşma tarzımız kavramaya dönükse başkasının insanlığı öne çıkar. Yani kavramak için karşılaşmışsak başkasının ne gibi bir eşya olduğuna değil, bizim için ne anlam taşıdığına bakarız.
P. R.- Aslında benim sorum, yaşanmış deneyimin de laboratuvar deneyi anlamında deneyimle aynı biçimde modellenip modellenemeyeceği. Dünyadaki yerim, kendim, bedenim ve diğer bedenler vb. hakkındaki kavrayışım, hasara uğramadan modellenmeye yatkın mı? Epistemolojik hasara demek istiyorum, yani anlam yitimine uğramadan... Modelleme sizin alanınızda gerçekten yapıcı bir yöntem, aynı zamanda yine çok kurmaca bir alan olan deneysel psikoloji alanında da. Fakat benim problemim, bırakın nörolojiyi psikolojinin bile yaşanmış deneyim ve onun inanılmaz zenginliğiyle ilişkisinde ikircimli bir konumda olup olmadığı. Sinir bilimlerinin ahlakla (maneviyatla) ilişkisini ele aldığımız zaman, insanı ahlaklılığa yönelten "biyolojik" öneğilimleri de konu edineceğiz. Fakat bu yaşanan biyoloji ille de sizin kastettiğiniz biyoloji olacak diye bir şey yoktur, ayrıca tümel deneyime dahil olan manevi boyut da unutulmamalıdır. Modelleme, bilimsel bilgi düzeyinde sadece ve salt yapıcı olduğu halde, ruhsal olanın anlaşılması düzeyinde yoksullaştırıcı olmayacak mıdır?
Sayfa 76 - MetisKitabı okuyor
260 syf.
10/10 puan verdi
~~ BULANTI ~~ "YAPAYALNIZIM , AMA BİR KENTE YÜRÜYEN ORDU GİBİYİM." Ah be Roquentin ! Bize neler ettin ! :) Sophie Tucker'den Some of these days şarkısı eşliğinde okunması rica olunur :) Kendi varoluşunu , hatta dünyanın ve nesnelerin varoluşunu da hiçbir geçerli nedene bağlayamayan kitap karakterimiz varoluş bunalımları ve Bulantılarla boğuşurken zaman zaman hislerini yazıya döker . Yazarak anlam arayışı içine girse de orada da bir anlam bulamaz . Hatta güzel sanatlara merak salan , müzikle , resimle , tiyatroyla yaşamı anlamlandırma çabası olan insanları da SALAKLAR , BUDALALAR olarak görür . Çünkü insan ne yaparsa yapsın bu BULANTI'dan kurtulamaz , hiçbir şey bu acıya teselli olamaz . Herşey ama herşey saçmalıktan ibarettir . Varoluşçuluk felsefesi kült eserlerinden sarsıcı bir kitap BULANTI . Herkese iyi akşamlar ...
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122.9k okunma
213 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Kitaplığımdaki Atsız külliyatından bir muhteşem kitap daha bitti. Osmanlı'nın kuruluş dönemini yaşayarak ve yaşayanlardan dinleyerek yazılmış o dönemi anlatan en iyi kaynak kitap olduğunu tarihçilerde bahsetmekte oluşu kitabın değerini arttırıyor. Vaka-ı name şeklinde fetihlerin nasıl ve kime karşı yapıldığını ve sonrasında neler olduğundan bahsediliyor. Fatih Sultan Mehmet döneminde kitap son buluyor. Kitap içerisin memleketime ait bazı yerleşim yerlerine yer verilmesi de ayrıca beni mutlu etti. Osmanlıda da devlet yöneticilerinin Akçeli işlere girerek padişahın yanlış kararlar almasını sağlıyor. Bunun sonucunda boğdurularak öldürülen vezirlerde olmuş. İstanbul'un fethi sonrası Anadolu'nun heryerinden oraya yerleşim için halka çağrılar yapılmış. Ülkemizdeki birçok yerleşim yerinin Osmanlı döneminde o yöreye hükmetmiş kişilerden geldiğini görüyoruz. Bunun bir örneğini verecek olursam; Aksaray ilinden sürgünle İstanbul'a gönderilen kişiler şuan İstanbul semti olan Aksaray'a yerleşmişler ve orası o isimle anılır olmuş. Kitapta bahsi geçen birkaç hayır binasını görmüş olmamda güzle bir duygu. Genel itibariyle birinci ağızdan yazılan tarih nerdeyse hiç karşılaşılmayan bir durum olduğundan dolayı verdiği bilgiler güzeldir. Büyük üstad Hüseyin Nihal ATSIZ'ın derlemesi kitaba ayrıca daha büyük bir anlam katmıştır. Herkese bol kitaplı günler dilerim.
Aşıkpaşaoğlu Tarihi
Aşıkpaşaoğlu TarihiDerviş Ahmed Aşıki · Ötüken Neşriyat · 2017428 okunma
Reklam
Kendinden daha büyük bir bütünün parçası olmak insanın kendini değerli görmesini, yaşamına anlam vermesini sağlar.
Sayfa 105
Kalp, ezelden beri sevginin en kuvvetli sembolü ve duygularımızın merkezi olarak kabul edilirdi. Ama sonra tıp ve modern bilim ortaya çıktı ve bize, kal- bin sadece vücudumuzda kanın dolaşımını sağla- yan bir pompa olduğunu yutturmaya çalıştı. Biz "normal insanlar" ise, elimizde halihazırda bunun aksini kanıtlayacak herhangi bir delilimiz olmama- sına rağmen, kalbimizin duygularımızın merkezi ol- duğu inancımızı asla kaybetmedik. "Kalbi bu acıya daha fazla dayanamadığı için öldü." ya da "Çok yü- rekli bir çocuk." gibi kullandığımız birçok deyim bunu gözler önüne sermeye yeter. Burada "yürekli" sözcüğü, "cesur" anlamında kullanılır. "Cesur" ke- limesinin Latince karşılığı, "yürek sahibi" olmaktır ve "yürek" kelimesi de yine "inanç" kelimesiyle anlam bakımından bağlantılıdır.
Sonra, tıpkı bir tonozun kilit taşı gibi, hayatıma anlam veren anın hangisi olduğunu sorup duruyorum kendi kendime. En mutlu olduğum, ya da en yoğun yaşadığım anın değil belki, ama, hiç değilse, yapabileceğim halde yapmadı­ğım şeyler için, yanlış yolda attığım adımlar için, söy­leyebileceğim halde söylemediğim sözler için pişman­lık duymama engel olabilecek o anın hangisi olduğu­nu durmadan soruyorum kendime.
İçinde uçtuğum gözlerin Yolların gidişine Dünyanın dışında bir anlam verdi.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.