karanfil
(16 Haziran 2004) Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi. Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten
Edebiyat öğretmeni annem onun hakkında yazdığım bu kitabı okuyunca ne düşünecekti. Kendisini yücelttiğim için beni suçlayacak mı? Satır aralarını okumayı bilecek bu kitabın bir ilanı aşk olduğunu, öğretmenimizin Anneler Günü için dikte ettiği övgü sözleri hariç, onu sevdiğimi asla söylemeyen benim hatamı telafi ettiğimi anlayabilecek mi? Bunu onu yeniden yaşatmak için yazdığımı anlayabilecek mi? Çünkü onu özlediğimi...
Reklam
Fil hafızamdan notlar...
"Korkularımda sığındığım gölgen yok yanımda , Nefesin dolaşmıyor saçlarımda. Ellerin...bereketli ellerin okşamıyor yanaklarımı.. Sıcacık bakışlarının dokunmadığı iklimlerde Üşüyorum anne!" ( adı not edilmemiş bir dergiden alıntı ) ["Ve Anneniz karşınızda oturuyorsa, oturduğunuz yer tam olarak cennettir." demiş ya
Cahit Zarifoğlu
Cahit Zarifoğlu
tam da öyle bir an...] Bugüne...2002 yılı evimden uzakta ilk anneler günü telefonda O'na okuduğum ilk şiir... Bazen şiir çok şeydir.
Elif de benim gibi ölümü en erken, en sevdiğiyle tadan olmuştu. O büyüdükçe yüreğindeki boşluk da orantılı bir biçimde büyüyecekti. Anneler günü gelecek, annesi için üzülecek; babalar günü gelecek, babası için ağlayacaktı. Sınıfı bir gösteri düzenleyecek, herkesin anne babası gelmişken onu alkışlayarı hep yabancı eller olacak; bu sefer kızacaktı anne babasına, "Beni neden terk ettiniz, benim ne suçum vardı?" diye... Sonra dua etmeyi öğrenecek, içi bir nebze ferahlayacaktı Diğer insanlar ya da akranları mezarlıktan korkarken, mezarlıkta huzur bulacaktı o. Diğerleri gece olmasın isterken, gece olsun da rüyamda onlarla buluşayım diye umutlanacaktı o.
Sayfa 405Kitabı okudu
Bir Bayram Günü
Günün henüz ağarmaya başladığı saatlerde çayır çimen kırağıya yenik düşerdi. Güne normalden biraz daha erken başlayan köylü kadınlar telaşla ahırlara giderken, içeriden sabırsız inek sesleri gelirdi. Belki yavrusuna kavuşma heyecanı, belki özgürlüğe kavuşma ümidiydi o sesleniş. Kıyafetlerini dâhi bazen eşlerinin, bazen evi çekip çeviren
128 syf.
·
Puan vermedi
AZGIN VAR . Ondört öyküden oluşan bir kitap. Bir hüzne boğan, bir tebessüm ettiren, bizden, yaşanmışlıklardan ve yörelerimizden yani içimizden her biri. İlk hikaye " Asiye' jin doğumu " , hem Anadolu şivesini vurgulaması hem de o topraklarda erkek çocuk doğurmanın ne derece önemli olduğu gerçeğini vurgulayan bir hikaye. Bir diğer öyküde ise, Erkan Bey' in eşi bir taraftan çağımızın hastalığı alzheimer ile kendi içinde mücadele ederken, diğer yandan oğlunun anneler günü hediyesi ile alttan alta gururlanarak havasını atıyor. " Küfür etme " de, niyetinin öldürmek değil de bir uyarı olduğunu anlatan ve çok iyi yapmış dediğim bir kadın . " İzmarit " ile önce bir öfke duyuyorsunuz aileye karşı, sonra dayı başının eşine kocaman bir şefkat. Ve üvey analığa sinirlenirken tek başınalık ile sarıyorsunuz izmaritleri tek tek, hınçla... Bir türlü muradına erip kargasına kavuşamayan hikayede ise her türlü kargayı tanımak eğlenceliydi. Masal kahramanları ile gelen rüyadan petrol kraliçeliğine... Doksanlı yılların yazının sıradan bir gününe,benim de sonsuza kadar hapsolmak istediğim günlere götüren " Mavi Boyalı Tahta Sandalye " İlla mutlu sonla bitmesi gereken romanımla teyzem Gülseren Peki " Şambali " yi okurken dayanamayıp kalkıp yapmama ne demeli Kısa kısa bahsedeyim diyerek başladığım yorumuma aklımda kalanlarla ağzınıza biraz bal sürüp kaçıyorum. Keyifle okuyun, özellikle #öyküseverler .
Azgın Var!
Azgın Var!Nilar Gök · Ayrıkotu Yayınları · 202316 okunma
Reklam
Dipnot!
"Hakkında Hz. Peygamber'den gelen bir rivayet bulunmayan gecelerin, Allah Rasulüne isnadı ve hurafeler içermesi söz konusu olmaksızın, yerleşmiş bir gelenek şeklinde belli bir amaca matuf olarak kutlanmasında, ibadetle geçirilmesinde bir mahzur görmüyorum. Dünyada kutlanan pekçok gün vardır. Anneler, babalar, çevre günü gibi. Dolayısıyla yerleşik hale gelmiş olan ve Hz. Peygamber'in anılmasına vesile olan mevlid gibi bazı gece kutlamaları bu çerçevede değerlendirilebilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, milletleri millet yapan değerlerin arasında adet ve gelenekler çok önemli yer tutar. Bunlarla oynamaya başladığınızda toplumun genleriyle oynamış olursunuz ve yerine muadili bir şeyi asla koyamazsınız. Bu ise toplumu boşluğa sürükler, çözülmeye götürür. Günümüzde durum tam olarak böyledir ve dinden uzaklaşmanın hızlandığı bir dönemde buna katkı vermek kabul edilemez. Bu nedenle bu tür gecelerdeki yanlışlıkları ıslah ederek şu formatta kutlamak uygun olabilir: 1. Mevzu hadislere asla yer vermemek, Rasulullah ile irtibatlandırmamak. 2. Geceyi belli amaç için bir araya gelinen bir formata dönüştürmek. Örneğin günahlara tövbe, Allah'a münacaat gecesi gibi. Bu durum bize bidat kavramını müsrifane kullanmamak gerektiğini de gösterir. Çünkü Hz. Peygamber'in yaptığını değiştirme veya ona birşeyi nispet etme durumu söz konusu olmaksızın müslümanların gelenek haline getirdikleri nafile türü ibadetler hayata bir güzellik katmaktadır."
Sayfa 111
Bayram günü...
İşte bu gün bir tatlı söz işitmek için hayatın bütün ağırlığını paylaşmayı göze alan çileli eşler ve anneler, ve evlerin canlı bayramları çocuklar.
Önemli ya da önemsiz, bizim için gerekli ya da gereksiz tüm yaşananları biliyoruz, ilgili ya da ilgisiz tartışmalara, anketlere ve birtakım sözüm ona araştırmalara katılıyoruz, çok kıymetli yorumlarımızı yapıyoruz, derecelendiriyoruz, notlar veriyoruz, yayınlıyoruz, beğeniyoruz ve tabii ki paylaşıyoruz. Navigasyona bakmadan işten eve gidemiyoruz. Mahalledeki pidecinin netteki yorum ve puanlarına bakmadan kaşarlı yumurtalı kıymalı pide siparişi veremiyoruz. Kalmayı duşündüğümüz otelin hijyen değerlendirme puanı beş üzerinden dört ise bitlenmiş gibi kaşınmaya başlıyoruz daha evimizde oturduğumuz koltukta. Dört duvar arasında aynı evi paylaştığımız eşimizin, çoluğumuzun çocuğumuzun doğum gününü, evlilik yıl dönümümüzü, anneler gününü, babalar gününü, bayramı seyranı sosyal medyadan kutlamaz isek bir yanımız eksik, boynumuz bükük kalıyor. Cümle hayatımız boyunca bir kere olsun tiyatro salonuna adım atmamışız ama sosyal medya hesabımızdan dünya tiyatrolar günü kutlama mesajı yayınlıyoruz. Ve hep bir kaygı ve korkuyla yaşamaya başlıyoruz: Acaba bir şeyleri kaçırıyor muyuz!?
Sayfa 45 - A. Serkan selayKitabı okudu
*ALLAH, ANA-BABAYA BİR ÖMÜR BOYU İYİLİĞİ EMREDİYOR*
Günümüzde, bir yıl boyunca kendisini türlü meşakkatlerle yetiştirip büyüten bir anne-babası olduğunu dahi hatırlayamayanlar için böyle özel günlerin(anneler ve babalar günü) ortaya konulması, unutulup, bir köşeye atılan ana-babaların gönüllerine acaba gerekli hisleri yaşatmaya yeterli olabiliyor mu?
Sayfa 32 - TDVKitabı okuyor
Reklam
Boğucu anneler ...
Janice gibi anneler, kızları küçükken kendilerini ona adar­lar, ihmalkar değillerdir; ancak bebeklerini (yaşı ne olursa ol­sun ona böyle hitap etmeyi sürdüreceklerdir) hayal kırıklık­larından ve zorluklardan korumak için tepesinde dört döne­bilirler. Çocuğun iyi not alması, bir doğum günü partisine davet edilmesi ya da herkesin peşinde olduğu bir konumu el­de etmesi için mücadele ederler. Bunların hiçbiri sevgisizlik gibi durmaz. Fakat çocuk annesinden kopmaya, keşfe çıkma­ya, kendi arzularını ifade etmeye başlar başlamaz, bunların hepsi hızla sevgisizliğe döner. lşte o zaman annenin yakınlık, sevgi ve bağlanma olarak kabul ettiği şeylerin çoğunun ince­likli bir boyunduruk biçimi olduğu ortaya çıkar.
448 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
DÜNYA HAFIZASININ KIRILMA ANLARI
Her insanın yaşamında kırılma anları vardır. Bir saniye öncesi ile sonrası arasında hayatınızın, düşüncelerinizin ve duygularınızın yönü değişir. Değişim için kimi zaman uzun bir süre gerekir kimi zaman da bir ‘an’ yaşamımızdaki köklü değişimi nur topu bir sürpriz gibi kucağımıza bırakılıverir. Bu edilgen bir eylemdir, işi yapan özne belli
Kırılma
KırılmaAndrés Neuman · Üç Nokta Yayınları · 2022203 okunma
152 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Jean Louis Fournier bu kitabında annesini anlatıyor tabiki o nüktedan üslubuyla...Yine harika. Küçüklüğümde ne zaman bir şeyler yazsam yada bir resim yapsam,iyi olmuş mu diye anneme sorma ihtiyacı duyardım.Ondan icazet almam şarttı.Kendisi hakkında yazmamla ilgili bugun ne düşünürdü acaba? Tedirginim,belki de kitabı sevmeyecek.Alkolik kocasından bahsedilmesinden gına gelmiş olmalı. Ketum ve çekingen olan kendisinden, hayali hastalıklardan, kederinden bahsedilmesini istemiyordur. Anneler günü için dikte ettiği övgü sözleri hariç,onu sevdiğimi asla söylemeyen benim hata mı telafi ettiğimi anlayabilecek mi? Çünkü onu özlediğimi. "Bir dakika otuz altı saniyelik bir mutluluk. Mutluluk asla daha uzun sürmüyor." "Bir çocuğun başına gelebilecek en kötü şey annesini kaybetmekti." "Annemiz defalarca öldü. Biz aralıklarla yetim kaldık. " Normalde çocuklar ağlar, yetişkinler değil. Hele anneler hiç,onlar ağlayan çocuklar avutmak için gelmişlerdir dünyaya."
Kuzeyli Annem
Kuzeyli AnnemJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20171,507 okunma
Çünkü "neredeyse" anne diye bir şey yoktur.
Fakat yine de bazı günler diğerlerinden daha zordu. Anneler günü onlardan biriydi. ... Oturma ve yemek odasının her yerinde kırmızı güllerden buketler vardı. Kesin konuşmam gerekirse yedi buketti. "Anne.." dedim. Başını iki yana salladı. "Benden değiller." Sehpanın üzerinden duran güllere doğru ilerledim ve üzerindeki notu aldım. Gözlerimden anında yaşlar döküldü. "Çünkü 'neredeyse' anne diye bir şey yoktur. Yedi meleğinden yedi buket. Anneler günün kutlu olsun Prenses." Kartın nasıl imzalandığını okurken kalbim duracak gibi oldu. -Emerson, Jamie, Karla, Michael, Jaxon, Phillip, Steven ve Oscar. Kaybettiğim her çocuğundan Bi buket vardı. Bütün bebeklerimden. Bütün sevdiklerimden.
Sayfa 433Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.