Ayşe Nur

Ayşe Nur
@anurr
Nedense eskiden herşey bana sisle kaplanmış görünüyordu. Bunun nedeni ;herkesin , insan beyninin kafatasının içinde olduğunu sanmaları.
Reklam
Ayşe Nur

Ayşe Nur

, bir kitabı okumaya başladı
Bir Delinin Güncesi
Bir Delinin GüncesiNikolay Gogol
7.8/10 · 9,8bin okunma
Ayın üzerinde yalnız burunlar yaşayabilir. İşte bu yüzdendir ki , burunlarımızı göremeyiz, çünkü burunlarımız aydadır. Yeryüzünün ağır birşey olduğunu, eğer aya çarparsa burunlarımızı yamyassı edeceğini düşündüm de ödüm koptu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir. Halkın sahip olduğu değerler nelerdir? Zekası, iradesi ve vicdanı gelişmekte midir yoksa zehirli otlar sarmış gibi çürüyerek yok mu olmaktadır? Veya zavallı, utanç verici bir mevcudiyet için mi sarf edilmektedir?
Milyonlarcası fiziksel, zihinsel ve manevi olarak çürüyor ve kimse bu pis kokuları hissetmiyor: Çünkü herkes kokuya alışmış. Alışmışlar. Kabullenmişler. Her şeyin böyle olması gerektiğini sanıyorlar. Böyle mi olmalı?
Reklam
Nattvardsgästerna, Ingmar Bergman
Tanrı yoksa bu bir fark yaratır mı? Hayat anlaşılır olurdu. Ne rahatlama. Ama ölüm de hayatın kaybolması demek olurdu. Vücudun ve ruhun çözülmesi. Acımasızlık, yalnızlık ve korku…hepsi doğrudan ve şeffaf olurdu. Acı çekmek anlaşılmazdır bu yüzden açıklanması gerekmez. Yaratıcı yok. Hayatı devam ettiren yok. Bir tasarım yok….Tanrım….Neden beni bıraktın?
Nattavardsgästerna, Ingmar Bergman
İsa çarmıha gerildiğinde ve asılı kaldığında acılar içinde bağırdı: “Tanrım, Tanrım!” “Neden beni terk ettin? Bütün gücüyle bağırdı. Cennetteki Tanrının onu terk ettiğini düşünüyordu. Vaaz verdiği her şeyin yalan olduğuna inandı. Ölmesinden hemen önce İsa şüphe içerisinde kaldı. Kesinlikle bu onun en büyük sıkıntısı olsa gerek?
Ayşe Nur tekrar paylaştı.
Aslında hayat denilen şeyin intiharın yavaş bir biçimi olduğunu ve Camus'nün dediği gibi "Kimi kez yaşamak için intihar etmekten daha çok cesaret gerektirdiğini."
Sayfa 53 - Senem GezeroğluKitabı okudu
Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.” denilmiştir.
Kentlilerin kokuşmuş evlerde yaşadıkları hayat, vücudu yaratır, kasları güçsüzleştirir, kanda zehirlenmelere neden olur ve insanları miskinleştirir. Buna bir de yıllar süren ve araştırmaya dayalı olmayıp skolastik yöntemlerin uygulandığı eğitim dönemini ekleyiniz. Bu süre zarfında, çocuklarımızın kafası tarihler, şahıs isimleri, ölçü birimleri, prensipler ve cansız yasalar mezarlığına dönüşür.
Reklam
Lev Tolstoy çok güzel şeyler söylemiş: "Hayattaki 'düzensizliğin' sebebi herkesin iyi bir 'düzene' sahip olmak istemesidir, ama kimse hayatı düzenlemek istemiyor." Herkes yaşamdan almak istiyor, kimse ona bir şeyler vermeyi düşünmüyor.
Çeşitli halkların tarihlerini okudum. Daha sonra sizlere de birçok başka bilim adamlarına da sordum Kendim de düşündüm. Ve sanırım dünya üzerindeki halkların çoğu yamyamlıktan çıkmamış, sadece insanları yeni usullere göre yiyorlar.
Kitlelerin dine karşı ilgisizliği halk için çok tehlikeli bir hastalığa dönüşebilir. Ciddiyetten uzak gençlik ve akıl fakiri liberal düşünürler, dinsizliğin özgür düşüncenin yansıması olduğunu söylemekle büyük bir hata yapıyorlar. Dinsizlik- manevi fakirlik ve hastalıklı ruh halinin belirtisidir. Dinsizlik- halkın sahip olduğu bütün kutsal değerlerin ölmesidir. Bunun sonucu olarak, insanlar hayvani duyguların esiri olur, maneviyatsızlık, ahlaksızlık, kaba egoizm, hırsızlık ve had safhaya varan duygusal çöküntü başlar.
Ülkede kültür işçisi yoktu. Halkın zekası uyuyordu. Cahillik bilgisizlik artıyordu. Kalabalıkla yoksulluk da artış gösteriyordu. Devlet yoksullaşıyordu. Ahlakça, fikirce, ekonomice iflasa sürükleniyordu. Oysa biraz okuyup yazmış olanlar, ülkenin haklı olarak kendi kalkınmasını bekleyeceği insanlar ne yapıyordu? Onlar budalaca, ama ilgi çekici uydurmaları okumaktan sarhoştular.
Ayşe Nur tekrar paylaştı.
Hayattaki mecburiyetlerden kurtulma duygusu yaşadıkça, dolu dolu yaşama isteği artıyor.
96 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.