Karanlık çökmeden aydınlık başlar mı? İnsan düşmeden kalkar mı? Kaybetmeden kıymet anlaşılır mı? Azmetmeden başarı gelir mi? Çamura bulanmadan insan arınır mı? Sevmeden sevilmek hiç olur mu? Ölmeden önce doğulur mu? Söyle, sen söyle bana lütfen.
Karanlık çökmeden aydınlık başlar mı?
İnsan düşmeden kalkar mı?
Kaybetmeden kıymet anlaşılır mı?
Azmetmeden başarı gelir mi?
Çamura bulanmadan insan arınır mı?
Sevmeden sevilmek hiç olur mu?
Ölmeden önce doğulur mu?
Söyle, sen söyle bana lütfen.
Bu satırlarda bir sarsıntı, hatta delice bir telaş hissediliyordu. Hızlı davranmak gerekiyordu. Alman askeri liderleri, cephe çökmeden çatışmaların sona ermesini istiyorlardı.
... elinden çıkan herhangi bir şeyi yumrukla. Yere çökmeden evvel, dur. Nefes al. Sus. Birkaç saniye, bu son öfke damlasını içinde tut, bir öpücük gibi dudağının kenarında parlasın, nefes ver, kaburgalarının daralıp genişlediğini hisset, sakinleş. Sebep olduğun yıkıma bak, derisi soyulmuş eklemlerine, onlarla açtığın deliklere bak. Sessizliği, nasıl da bu şokun etkisiyle maddenin hareket etmeyi bıraktığını, etrafındaki şeylerin sesini kestiğini, tahtanın çıtırdamadığını, rüzgarın esmediğini hisset. İnsan dünyaya son vermeye karar verdiğinde, zamanın sonuna şahit olduğumuzda yeryüzüne hâkim olacak işte bu sessizliktir.