William James, "Bilge olma sanatı neyi göz ardı edeceğini de bilmektir," der. Neyin göz ardı edileceğini bilmek, yaşı daha büyük yetişkinlerin genç yetişkinlerden daha akıllıca hareket etmesinin nedenlerindendir. Pozitiflik etkisi yaşla birlikte gelir. Olumlu olanla daha çok ilgileniriz, beynimiz karşılaştığımız olumsuzluklara daha az tepki verir. Kişilerarası çatışmalara girmeyiz, özellikle kendi ağı- mızdaki kişiler söz konusuysa oluruna bırakırız.
Sayfa 198 - KoridorKitabı okuyor
Şimdi bana hikayenizi anlatın, lakin acele etmeyin! dedi Ağaçsakal.
"Hobbitler, Hobbitköy'den ayrılışlarından itibaren gelişen öykülerini ona anlatmaya başladılar. Herhangi bir sıra takip etmediler çünkü sürekli birbirlerinin sözünü kesip duruyorlardı; sonra Ağaçsakal da sık sık konuşmayı kesiyor, daha önce söylenmiş olan bir noktaya dönüyor veya daha sonraki olaylarla ilgili sorular sorarak ileriye
Reklam
Deniz kenarındaki parkta sandalyelerimi açtığımda güneşin ve ılık meltemin verdiği haz muazzamdı. Üstelik çıplak ayaklarım taze çimlerle henüz buluşmamıştı bile. Sıcak bir kahve boğazımdan henüz geçmemiş ve ruhumu dinlendiren müzikler henüz dinlenmemişti. Sandalyeme boylu boyunca oturup bedenimi güneşe, gözlerimi de denizin maviliğine teslim
Sayfa 13
...azgelişmişlik topyekûn, bütüncül, hayatımızın her alanını etkiliyor. Toplumlarımızın sorunları esas olarak politiktir. Ve bir yazarın bağlılığı, toplumun sadece küçük bir kısmıyla değil, tüm gerçekliğiyle ilgilidir. Aksi takdirde, gerçekliğimizin büyük bir bölümünü göz ardı eden politikacılar kadar kötüdür.
Eğitim sistemimiz öğrencilerin bütün gün bir yerde oturmasını ve büyük oranda hareketsiz kalarak bir şeyleri "bilişsel" açıdan öğrenmelerini gerektirdiği için olsa gerek, hiperaktivite ve dikkat bozukluğu gibi şikâyetlerimizin ciddiyeti artıyor. Elbette klinik anlamda "aşırı hareketlilik" gibi bazı rahatsızlıklar gerçekten de
Bizler hayatın dertlerine öyle odaklanmışız ki nimetleri hep göz ardı ediyoruz. Tabii ki hayatım hiç kolay olmadı, asla da olmayacak. Bunu çok iyi biliyorum. Ama yaşanmışlıklarımı değiştiremem, yaşayacaklarımı bilemem. Öncesine gücüm yetmez, sonrasını da kimse bana garanti edemez. Şu anın kıymetini ve lezzetini, pişmanlıklar ve bilinmezlikler arasında kurban etmemeye çalışıyorum sadece. Küçük mutluluklarıma büyük anlamlar yüklüyorum. Zihnimin bir yerinde beni dibe çekmeye çalışan karamsar düşüncelerim var elbette. Ama onları görmezlikten geliyorum. Günümü zehir etmelerine izin vermiyorum. Kaygılarımı karamsarlığımla beslemiyorum. Güzel şeyler düşünmeye çalışıyorum.
Sayfa 12
Reklam
“Başarı konusunda tercih ettiğimiz düşünce biçiminin sonuçlarını görüyor musunuz? Başarıyı böylesine derin bir biçimde kişiselleştirdiğimiz için, diğerlerini en yüksek basamağa çıkarma fırsatlarını kaçırıyoruz. Kuralların başarıyı engellemesine neden oluyoruz. İnsanları daha en başından başarısızlığa mahkum ediyoruz. Başarılı olanlara aşırı derecede hayranlık duyuyoruz ve başarısız olanları aşırı derecede göz ardı ediyoruz. Ve en önemlisi, fazlasıyla pasif hale geliyoruz. Bizler kimin başarılı olup kimin başarılı olmadığını belirlemekte hepimizin ne kadar büyük bir rol oynadığını gözden kaçırıyoruz; “biz” derken toplumu kastediyorum”
İnsanlar şiddet ve hırsla şekillenmiş, kibirli bir türdür. Yaşadıkları gezegeni, şuan için erişimleri olan yegâne gezegeni yıkımın eşiğine getirdiler. Ayrımlarla sınıflamalarla dolu bir dünya yarattılar ama kendi aralarındaki benzerlikleri görmeyi beceremediler. Teknolojiyi insan psikolojisinin uyum sağlayabileceğinden daha büyük bir hızla geliştirdiler ve hepsinin delisi olduğu para ve şöhret için ilerletmeye çalışıyorlar hâla. İnsanların tuzağına asla düşmemelisin. Asla bir insanın yüzüne bakıp da o insanın "bütünün suçlarıyla" ilişkisini göz ardı etmemelisin.
Ama hepsinden çok, saygı ve güvenden çok, Elizabeth'in içinde göz ardı edemeyeceği bir iyi niyet duygusu vardı. Minnettarlıktı bu... Onu bir kez sevdiği için minnettarlık değil sadece, ama onu reddetme tarzındaki tüm kabalığı ve huysuzluğu ve bunlara eşlik eden tüm haksız suçlamaları affedecek kadar sevdiği için minnettarlık. Onu en büyük düşmanı görüp ondan kaçması gerekirken rastlantı eseri karşılaştıklarında arkadaşlığını korumada istekli davranmış, ilgisini onunla sınırlama nezaketsizliği yapmaksızın arkadaşlarının da kalbini kazanmaya çalışmış ve onu kız kardeşiyle tanıştırmaya karar vermişti.
Sayfa 268 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Matematik Sanatı
Bu yaklaşım daha çok sanatsal bir yaklaşıma benziyor. Mozart'ın senfonileri bu kadar güzelse bu şans eseri değil, Avusturyalı bestekâr onları öyle yaptığı için. Bestelenebilecek müzik parçalarının sonsuzluğu içinde çok büyük çoğunluğu felaket çirkin. Bir piyanonun tuşlarına rasgele basarsanız bu söylediğimin doğru olduğuna ikna olursunuz. Sanatçının yeteneği bu fütursuz sonsuzlukta bizi hayran bırakacak birkaç cevher bulmak. Aynı şekilde, bir matematikçinin yeteneğinin bir bölümü de matematiğin sonsuz dünyasında en kayda değer nesneleri bulmayı bilmek. Mandelbrot şekli bu kadar güzel olmasaydı matematikçiler şüphesiz onunla çok daha az ilgilenirdi. Kimsenin hiçbir zaman çalmayacağı tüm kötü senfoniler gibi göz ardı edilen şekillerin isimsizliğiyle kalırdı.
Sayfa 241Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.