Atatürk milliyetçidir. Bir Türk milliyetçisidir ama bunun yanında evrensel bir adamdır. Barışçıdır, dövüşmesini bildiği gibi barışmasını da bilir. “Mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir” demiştir. İzmir'in kurtuluşu sonrasında hükûmet konağına girerken merdivenlere serilen ve “Onlar işgal ettiklerinde Türk bayrağını yere sermişlerdi” denilerek çiğnemesi istenen Yunan bayrağını kaldırtıp, “Bayrak bir milletin namusudur, ayaklar altına alınamaz” diyecek kadar gerçek şövalyedir. Bir entelektüel olduğu hakikattir.
"Tüm imgelerin, söylemlerin,sembollerin içi hoyratça boşaltılıyor. Bayrak,vatan,din,iman, aşk,kalp,vicdan...sözcüklerin kendisi bile yorgun düşmüş durumda."
Kırkıncı yaş? Bir budalanın, hayat kırkından sonra başlar dediğini hatırlıyorum. Doğru elbette! Çünkü, çoğunda bu yaştan sonra kişilik iddiasına yetecek enerji kalmaz; Allah'a ve topluma beyaz bayrak sallanır. Böylece de tam bir insan hayatı, yani sürü hayatı başlar: Haysiyetsiz boyun eğmeler… onlardan da beter uzlaşmalar, ikiyüzlülükler! En sefil başarılar; hatta mutluluk… silikleştiren denge… rezil başarılar!
genç evliler pek
merak edilir bilirim
hele köylerde
gelinin kanlı çarşafı
bayrağıdır
zifaf sabahı
damadın otomobilinin penceresinde bir kanlı bayrak hayasız gelenek
çünkü herkes merakta
bakire mi çıktı
merak etmeyenleri
tenzih ve terfi ederim
"Askerin, polisin içine menfaat çeteleri yuvarlanıyor, sorsan hepsi Müslüman, hepsi ezan-bayrak sevdalısı! Bugüne kadar işleri tıkırında giderken bu yeni emniyet müdürü artık kimselere göz açtırmıyormuş."