İslam Medeniyeti'ni modern medeniyet ile hem buluşturan hem de ayıran nokta tam da burada zuhur etmektedir: Dunya hayatı her iki medeniyette önemlidir; vazgeçilemezdir. Bir Müslüman, modern bir insanin yaşadığı, yaşayabileceği bütun nimetlerden ve bütün bazlardan istifade edebilir. Bunda yanlış olan bir şey yoktur. Ancak, işte tam da burada fark ortaya çıkmaktadır, bir Müslümanın bütün hazlarında, nimetleri istifadesinde ve imkanları kullanımında ölçüsüzlüğe yer yoktur.
Herşeyi bir “kader” ile yaratan Rabbi’nin “takdiri”ne uygun bir şekilde yaşamak ve hep o takdiri aramak, Müslümanın hayat ölçüsüdür. Yani Müslümanların ufku, modern insanların ufkunu zaten içinde taşıyor; ama ahiret hayatı ve ilahi kader inancı önüne öyle bir ufuk açıyor ki, bu ufuk modern insanın sadece matematik ve fizik alanında, zihni ve maddi olarak düşünmeye uğraştığı sonsuzluk ve sınırsızlık ile onu irtibatlandırıyor.
Yani birden bakıyorsunuz ufuk öyle genişliyor ki siz Müslüman olmakla bu dünyadaki hiçbir şeyi ihmal etmeden, ölçülü bir şekilde, yaşama imkanına sahip olurken, bunun daha ötesi ile alakalı bir ufka da sahip oluyorsunuz.