Bu olayın ardından Sultan ve iki oğlu Mesut ve Kayumert hapsedilmişlerdir. Sultanın annesi ve iki küçük oğlu da sarayda tutulmuş, ancak daha sonra annesi Karaferya'ya gönderilirken Sultanın iki küçük oğlu da bölgenin valisi olmuşlardır. Bu esaret dönemi yukarıda da belirtildiği gibi Altın Ordu Han'ı Berke Han'ın devreye girmesiyle son bulacaktır. Berke Han sayesinde kurtulan Sultan İzzeddin, Kırım'a gittikten sonra annesinin ölümü üzerine Karaferya iki küçük oğlundan büyük olana verilirken, kardeşi saraya alınmıştır. Berke Han bundan sonra yalnızca Sultan'ı yanına almakla kalmamış, Dobruca' da bulunan Türkleri de kendi hakimiyeti altındaki topraklara getirtmiştir. İzzeddin Keykavus'un 1280 yılında ölümünden sonra oğlu Mesud'un babasının varisliğini üstlendiği ve gemiyle Rum'a (Anadolu'ya) döndüğünü Yazıcıoğlu'na dayanarak belirten Wittek, Mesud'un Anadolu'ya geçmek için izin aldığında, Dobrucalı Türklerin de Berke Han'ın emriyle Dobruca'ya geri döndüğünü belirtmektedir. Mesud, Anadolu'ya geçmesini takiben kardeşleri ve Rumeli' deki Türkler hakkında bilgi almak için imparator Basileus Paleologos'a elçi göndermiş ve kardeşlerinden birisinin sarayda, diğerinin Karaferya' da vali olduğunu öğrenmiştir. Mesud'un imparatorun yanındaki kardeşi, bazı Türklerle kaçmaya çalıştıysa da, yakalanmış ve prens unvanıyla vaftiz edilerek keşiş yapılmıştı
Türklere güvenmeyen selçuklular
Anadolu Selçukluları 1.Keykavus ve 1.Keykubat zamanlarında elde ettikleri servetin bolluğu yüzünden, askerliği bile İhmal ederek zayıf düştüler ve Büyük Selçuklular gibi! bunlar da Türk-Türkmenlere güvenmediklerinden, karışık ordu teşkilatına saparak, ordularında Ermeni, gürcü, Kürt ve İranlıları istihdam etmek yoluna girdiler.
Sayfa 283Kitabı okudu
Reklam
keykubat'ın moğol tâbiiyyetini kabul etmesi
Alâeddin Keykubad, ülkesindeki şehirleri surlarla çevirtmek suretiyle ve askerî kuvvetini artırmasına rağmen, Ögedey’in 1235 yılında yaptığı tâbiiyyet teklifini derhal kabul etti. Vâkıa bu tâbiiyyet, her yıl kağana bir miktar armağan göndermekten ibaret ise de, kudreti ve başarıları karşısında ondan böyle bir davranış pek beklenmezdi. Bu husus, tabiatiyle Keykubad’ın Türkiye'ye yö­nelecek bir Moğol tehlikesini önleyecek cesareti ve dirayeti kendisinde görmemesi ile ilgilidir. Gerçekten bu hükümdarın, hatta belki selef­leri, ağabeğisi Izzeddin Keykâvus ve babası Gıyaseddin Keyhüsrev’in, başarılarına rağmen (efsanevî İran kahramanlarının adla­rını da taşımakla beraber) dedeleri çapında cesur ve muktedir harb adamları olmadıkları anlaşılıyor. Bağdad halifeliği şöyle dursun, Musul, Meyyâfarikin (bugünkü Silvan) gibi şehir devletlerinin bile Moğol hâkimiyetine henüz girmemiş oldukları bir zamanda, Orta Doğu'nun en kuvvetli devletinin başındaki hükümdarın Moğol tâbiiyyetini kabul etmesine gerçekten hayret edilebilir. Bu mütalâalar ile birlikte, kendisinde bir Moğol saldırısını önleyecek cesaret ve ehli­yeti görmeyen bir hükümdarın, hafif bir tâbiiyyeti kabul ederek bu tehlikeyi uzaklaştırması da akıllıca bir hareket olarak vasıflanabilir.
Mevlâna ve Ahi Evren Arasındaki Selçuklu Tahtı Mücadelesi
...İki kardeş arasındaki taht mücadelesinde Ahiler, II.Izz'üd-din Keykavus'u, Mevlâna ve çevresi de Moğollara sırtını dayayan IV.Rüknü'd-din Kılıç Arslan'ı destekliyorlardı.
Sayfa 56 - Çizgi
"Şükür, nimet çokluğuna sebep olur."
Sayfa 123Kitabı okudu
Eğer sana bir iş buyurulursa, " Ben bunu yalnız başına nasıl işleyeyim?" diyerek ortak isteme. Sonradan o işlediğin iş eksik olmasın, o işi buyuranın katında yüzün kızarmasın. Ama dostuna ve düşmanına kendini sıcak göster, soğuk gösterme. Halkın suçunu da gözleme, onlarla çok uğraşma ve her bir sözü alıp parmağınaa dolama. Vara yoğa halkı kınamaya gönül bağlama, büyüklük yolunu sakla ve gözet. Ta ki herkes seni övsün, alemde iyi bir adla ünlenesin ve büyüklükle tanınasın vesselam.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
Geri175
758 öğeden 751 ile 758 arasındakiler gösteriliyor.