ATSIZ'DA AHLAK AHLAKÇILIK: Atsız'ın önem verdiği konulardan biri de ahlaktır. O, ahlaklı olmayı Türkçülüğün şartlarından biri kabul eder. Atsız'ın ahlakla ilgili ilk yazısı Atsız Mecmua'nın 15 Haziran 1932 tarihli 14. sayısında çıkar: "Millî Seciye Buhranı". Yazının konusu, Türk toplumunda "müşterek ve mazbut
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Dîvân-ı Türkî-i Basit-Gramer ve Lügati
Edebiyat Tarihi: Edebiyat tarihiyle ilgili görüşlerini de Atsız, 1940'ta yayımladığı Türk Edebiyatı Tarihi'nin girişinde belirtmiştir. Bu eserde Atsız edebiyat tarihini "tarihin bir kolu” kabul eder. Edebiyat tarihi, "bir milletin edebî mahsullerini yahut başka bir tarifle duygu ve düşünce mahsullerini, tarih çerçevesi içinde,
Her medeniyette sanatlar birbirlerine tesir ederler. Birinin kazancı öbürünün ufku olur ve böylece kültür tamamlanır, insanın zihnî terbiyesi teşekkül eder.
Sayfa 296Kitabı okudu
Türklerin medeniyet sahasında, daha önceki devirlerde olduğu gibi İslâm kültürü muhitine girdikten sonra da kendilerini büyük bir varlık olarak gösterdikleri malûmdur. İslami bilgiler yanında tıp, heyet, matematik v.b. müsbet ilimlerde ünlü şahsiyetler yetiştiren Türkler, Arab ve İranlı şâir ve edipleri himaye etmek ve bizzat kendi aralarında kudretli edipler, şairler yetiştirmek suretile İslâm dünyasında edebiyatın gelişmesine de geniş ölçüde yardım ettikleri gibi, tarihçilik sahasında da mühim hizmetlerde bulunmuşlardır. Müslüman tarih yazarlarının meşhurlarından bir kısmının Türk asıllı olması bunun delilidir. Bu tarihçiler eserlerini umumiyetle türkçe degil, arabca yazmışlardır. Zira, bilindiği üzere, o zamanlar arabca tıpkı Ortaçağ Avrupasındaki lâtince gibi İslâm âleminde ilim dili kabul ediliyordu.
Sayfa 215 - Ötüken
Reklam
Güvenmek
Batı'nın medeniyet tasavvurunda “İnsan, insanın kurdudur." cümlesiyle özetledikleri düşünce tarzı, önemli yer tutar. Zihniyet dünyalarına yön veren baskın eğilimlerden birisi ötekini, olası zararlı görmektir. O nedenle Batı'da bireyin bireyle, bireyin devletle sının belirgin çizgilerle ayırılmıştır. Bu yaklaşım, hayatı keskin
Osmanlı'dan önceki Türk tarihi canlı, diri, yaşayan fakat henüz kıvamını bulmamış, henüz medeniyet safhasına girmemiş bir tarihtir. Osmanlı, çeşitli Türk devletlerinin bütün tecrübelerinden faydalanmış, bütün kudret ve hayatiyetini kendinde toplamış, onları İslam'ın ışıklı ve muhteşem mirası ile meczetmiştir. Osmanlı, bir kelimeyle kültürden medeniyete geçiştir.
Sayfa 53 - İstanbul: Ketebe, 2018.Kitabı okuyor
Londra kütüphanelerinden yararlanan Mirşad "Macar Türkolog Aurel Stein, yaptığı araştırmalar sonucunda Türk tarihine ait orjinal belgeler bu kütüphanede yer bulmuş. Şimdi biz de bu belgeleri derleyerek Türk tarihine ait bilinmeyen dönemlere ışık tutuyoruz. Kazım Mirşan'a göre, -Türk Tarihi M.Ö. 16.000'li yıllara dayanıyor. -Yazı
II. Abdülhamid dönemi ile birlikte, "Anadolu'nun Türklerin vatanı olarak tasavvur edilmesi" fikri yaygınlaşmaya başlarken, Türk milliyetçiliğinin oluşum sürecinde de önemli bir viraj alınır. Bu dönemde bir yandan bugün anladığımız anlama yakın bir Türklük inşa edilmekte ve Türklük resmi ideolojinin bir yardımcı elemanı kılınmakta, diğer yandan yine muhalif çevrelerde (dinden arınmış) bir Türkçülük bilinci uyanmaktadır. II. Abdülhamid döneminde lslam'ın tarihi ders kitaplarında "Osmanlı Devleti'nin kökeni ve kendisine atfettiği kutsallık", lslam'ın taşıyıcısı olmasının yanı sıra, "Türklerin Nuh'un oğullarından olan Yafes'in soyundan" gelmesiyle de gerekçelendirilir. Üstelik "Bu soyun Avrupa soyunu da içerdiği ve buna bağlı olarak Selçuklu ve Osmanlıların da Türk soyundan geldikleri ve Avrupa ile 'akraba' oldukları vurgulanacaktır. "Böylece Türklük, "tarih-i mukaddesin" bir parçası kılınmak suretiyle mitsel bir kökene bağlanmakta, kutsallaştırılmakta, öte yandan da, medeniyet etrafında oluşmakta olan bir diğer kutsallığa akraba yapılmaktadır. Farklı bir açıdan Kemalist Tarih Tezi'nin de ileride yapacağı bundan başka bir şey değildir.
472 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.