Hatice

Hatice
@dilsir
Sabitlenmiş gönderi
Älim ve mütefekkir geçinen adam, kafasıyla kalemi arasındaki sözleşmenin ağını bir örümcek gayretiyle kurup, eserlerini raflara istif ederken, o, okuyabilene ömrü boyunca yetecek tek ve canlı eser olarak bir gönül yanığı verir.
Reklam
Güvenmek
Batı'nın medeniyet tasavvurunda “İnsan, insanın kurdudur." cümlesiyle özetledikleri düşünce tarzı, önemli yer tutar. Zihniyet dünyalarına yön veren baskın eğilimlerden birisi ötekini, olası zararlı görmektir. O nedenle Batı'da bireyin bireyle, bireyin devletle sının belirgin çizgilerle ayırılmıştır. Bu yaklaşım, hayatı keskin
"Geçtim diyâr-ı yârdan ol yâre baktım ağladım, Solmuş, sararmış gülleri, gülzâre baktım ağladım" İbnülemin Mahmud Kemâl İnal

Reader Follow Recommendations

See All
Necâti Bey'in dükkânı, Nureddin Efendi'nin karşısındaydı. İçi, silme eski yazı kitap dolu bu dükkânda, eski yazı kitaplar için istediği fiyatlar cidden komikti. Bir gün, ondan Hammer'in eski yazı Devlet-i Osmaniye Tarihi'nin ilk sekiz cildini aldım. İstediği fiyatın düşüklüğü karşısında, cidden 'alay mı ediyor?' diye düşündüm. Ama bu, onun gerçek tavrı idi. Necâti Bey'i anlatacak söz bulamıyorum. Ufkumuzdan ani bir ölümle çekilmesi ile dilhûn olduğumu söylemeliyim. Hayreddin Karaman'ın anılarında Necati Alpas: "...İnsaflı, merhametli, ucuzcu, vefâkâr bir insandı. Bana yarayacağını sandığı bir kitap gelirse onu bir süre saklar, ben uğrayınca gösterir, almazsam vitrine koyardı.” Dursun Gürlek'i zikrediyorum: "...Necati Bey için para o kadar önemli değildi. Kitaptan anlayan müşteriyi, o da gözünden anlar[dı]; çok ucuza hayli kitap aldığım Necâti Bey'in bu asil hareketine defâlarca şâhit oldum.”
Sevecen ve derviş-meşrep tavrıyla Nureddin Eren'i pek sevdim. Bir baba sıcaklığıyla dükkânında yaptığı sohbetlerin keyif ve mânevî hazzını hâlâ unutamıyorum Dükkânına astığı "Men Küntü Mevlâhu fe Aliyyü'n-Mevlâhu" yazılı levhanın altında pek ruhlu konuşurdu. Dükkânı, bir alışveriş yeri mi yoksa minik bir tasavvuf meclisi miydi, bunu pek anlayamazdım. Şu dörtlüğü ondan işittim: "Melâmet sırrına iren geçmez mi gavgâdan Temaşâ-yı cemâl lâzım, ne hâsıl kuru daʼvâdan Hüve'l-Evvelü ve'l-Ahıru ve'z-Zahiru ve'l-Bâtın Hemân bir zât-ı mutlaktır görünen bu merâyâdan" Nureddin Efendi, Hırka-yı Şerif'e yakın otururdu. Bizim dededen kalma fakirhâne de o civardaydı. Benim yetişme çağında kaybettiğim dedemi tanıması, aramızda rûhî bir köprü olmuştu. Bana, dedemin mensûbu bulunduğu tasavvuf silkini, hele Bâyezit Kütüphânesi müdürü allâme, insan-ı kâmil İsmail Saib [Sencer] Efendi'ye olan rûhî yakınlığını anlatır ve "Onlar pîrdaştı" derdi. Anlattıklarını şaşkınlıkla dinlerdim. Artık, Çarşı'da ailemi bilen birinin beni sahiplenmesinin sıcaklığını yaşıyordum.
Reklam
"İçimde sönmeyen aşkınla mestim yâ Resulallah Nazar etmem cihâna meyli kestim yâ Resulallah Perîşân Ekrem'in hâli meded kıl zâhir ü bâtın Bırakma her iki âlemde destim yâ Resulallah" Ekrem Karadeniz
Muzaffer Ozak, Çarşı esnafı arasında Sahhaflar Şeyhi olarak anılırdı. Tosun Bayraktaroğlu'nun anılarının aydınlığında Hacı Muzaffer Efendi ve dükkânını izleyelim. "...Rızkını Bayezid sahhaflarındaki ufacık kitap dükkânından alırdı. Dükkân ufaktı amma hemen girişte, sol köşede Efendim'in masası bulunduğu ilk kat, hele üst kattaki depo tıklım tıklım kitap doluydu. Pek çoğu nadir, dinî kitaplar. Öyle, mevzuu, ismi vs. ile tanzim edilmiş değil, burada bir yığın, amma birisi gelip Efendi'den bir kitap istediği zaman var ise, var olduğunu bilir, hemencecik o yığınların içinden kitabı bulurdu. Allahu âlem, belki de kitapların hepsini okumuştur. Hoş bu mesleğin tahsili, üniversitede doktor olmakla olmaz."
S. Çataltepe'nin tanıklığında Hacı Muzaffer Efendi: "...Muzaffer Ozak, heybetli görünüşü, efendiliği ve ağırbaşlılığıyla Çarşı'nın unutulmazlarındandı. Kitap almak isteyenlere her zaman sıcak davrandığı gibi fiyatları dâima Çarşı ortalamasının bir hayli altında olmuştur. Özellikle, üniversite öğrencilerine büyük kolaylık sağlamıştır. Parası yetişmeyenlere taksitle kitap verdiği gibi, son taksitleri bâzen almazdı.”
"...Benim tanıdığım ve kendisinden çok şey öğrendiğim sahhaf Nizameddin Aktuç'tur... Her kitabın müşterisini bilir ve ihtiyaç sahiplerine aradığı kitabı bulur ve saklardı; başkası o kitaba iki misli fiyat da ödese satmazdı.” Erol Şadi Erdinç
Bir defasında bana, dayım dediği Bahariye Mevlevihane'si Şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede'nin bir gazelini okumuştu. Yıllar sonra bu gazeli, bir dostumun şiir defterinde buldum ve rahmetli Nizâmeddin Bey'i hatırladım. Fahreddin Dede'nin, 'Vermezler' redifli bu enfes gazelini, Nizâmeddin Bey'e rahmete vesile olması dileğiyle bu çalışmamıza derc ediyorum: “Serîr-i bezm-gâh-ı fakrı her bir câna vermezler Değil her cânâ yâhû belki cânâna vermezler Efendi umma sen âb-ı hayât-ı bâdeden hisse Anı insâna tahsîs etdiler hayvâna vermezler Kadem rencîde kılma zahmet etme zâhidâ zîrâ Sımât-ı bezm-i 'irfânı kuru 'unvâna vermezler Gidip beyhûde bâr olma miyân-ı cur'a-nûşâna Bu 'işretgâh-ı ma'nâda sana peymâne vermezler Vücûdun hâk-i hırmen etmeyince seng-i gam Fahrî Hakîkat hırmeninden kimseye bir dâne vermezler.”
Sayfa 40
Reklam
"Ruhun mebdei (başlangıcı), Allah'ın Arş'ının nurundandır. Yerin toprağı ise, cismin aslı ve vatanıdır. Ruh gurbettedir, cisim (beden) vatanındadır. O hâlde Ya Rab! Garip, mahzun ve vatanından uzak olan ruha merhamet et." Hz. Mevlânâ Ks.
Sen bır ceylân olsan ben de bir avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Bulunmaz dernanı yoktur ilâcı Vursam yaralasam söz ile seni
Âşık Veysel
Âşık Veysel
“Benim kelimelerim sesimden çıkıp kimseye çarpmayacak. Keşke bunun anlamını biraz olsun bilseydiniz." Sabahattin Ali
Tut elimden ferman eyle Gel bu derde derman eyle Götür yâre kurban eyle Öldür derse öldür beni Arıydım baldan ayrıldım Ne şirin dilden ayrıldım Bülbülüm gülden ayrıldım Gülistana kondur beni Tut elimden düşmeyelim Doğru yoldan şaşmayalım Derdim çoktur deşmeyelim Böyle yâre bildir beni..
Ağacınız yapraklarla donanır Taşlarınız bir birliğe inanır Hep çiçekler bağrınızda gönenir Pınarınız çağlar akışır dağlar Rüzgar eser dallarınız atışır Kuşlarınız birbiriyle ötüşür Ören yerler bu bayramdan pek üşür Sünbül niçin yaslı bakışır dağlar Karac'oğlan size bakar sevinir Sevinirken kalbi yanar gövünür Kımıldanır her dertlerim devinir Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Karacaoğlan
Karacaoğlan
“Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar hârikulâde şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.” Sabahattin Ali
1,162 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.