Böylece bilinç bu şiddete, sınırlı doyumunun bozuluşuna kendi elinden uğrar. Bu şiddeti duyduğu zaman gerçek önündeki endişe ile bilinç hiç kuşkusuz geri çekilebilir ve yitirilme tehlikesinde olanı korumak için çabalayabilir. Ne var ki bir dinginlik bulamaz, düşünceden yoksun bir eylemsizlikte durup kalmayı istiyorsa, o zaman düşünce düşüncesizliğini dağıtır ve dinginliksizliği eylemsizliğini bozar; ya da kendisini her şeyi kendi türünde iyi bulduğu inancasını veren duygusallık olarak pekiştiriyorsa, bu inanca da Ustan şiddete uğrar, çünkü bir şey salt bir türdür diye Us onu iyi bulmaz. Ya da, gerçeklik korkusu kendini şu görünüş arkasında kendisinden ya da başkalarından saklayabilir: Sanki gerçek için ateşli isteğinin kendisi kendini beğenmişliğin biricik gerçeğinden, yani ne olursa olsun kendisinden ya da başkalarından alınan her düşünceden daha açıkgöz olma gerçeğinden daha başka bir gerçek bulmayı oldukça güçleştirir, giderek olanaksız kılar; bu kendini beğenmişlik - ki kendi içine geri dönerek kendi anlağı üzerinde otlayabilmek için her gerçeğin nasıl boşa çıkarılacağını anlar, tüm düşünceleri her zaman çözmeyi ve tüm bir içerik yerine salt kuru bir Ben bulmayı bilir - bir doyumdur ki, kendi kendine bırakılmalıdır; çünkü evrenselden kaçar ve salt kendi-için-olmayı arar.
Sayfa 41 - İdeaKitabı okudu
Belçika Hükümetinin Kraliyet Komisyonu sorula­rına cevap olarak gönderdiği raporun sonucu: «Ölüm cezası kalktığından beri, bu cezanın ortadan kalkmasının yol açtığı hiç bir suç artışına rastlanmamış­tır.» Danimarka — Ölüm cezası 1892’den beri uygulanmaz olmuş ve 1933’de resmen kaldırılmıştır. Ko­mite önünde tanıklık yapan Danimarka hapishane­leri
Reklam
saldırının şiddeti uzaklıkla doğru orantılıdır_
Bir sanat yüzyıllar ve yüzyıllar boyunca, vahim boşluklar bırakmaksızın ya da gelişimini kesintiye uğratacak tarihsel felaketler olmaksızın, kesintisiz bir evrim izlerse, artık ürünleri üst üste yığılmaya ve yoğun gelenek yavaş yavaş günün esini üzerinde ağırlığını duyurmaya başlar. Ya da başka bir deyişle: Yeni doğan sanatçı ile dünyanın arasına gittikçe daha yoğun bir geleneksel biçem birikimi girmeye başlar ve ikisinin arasında doğrudan ve özgün iletişimi engeller. Öyle ki, iki şeyden biri olacaktır: Ya gelenek, giderek her türlü özgün gücü boğacaktır _Mısır'da, Bizans'ta, genelde Doğu'da olduğu gibi_ ya da geçmişin, yaşanan günü baskı altında tutması durumu tersine dönecek, yeni sanatın kendisini boğan eski sanat illetinden yavaş yavaş sıyrıldığı uzun bir dönem başlayacaktır. Bu, Avrupa ruhunda görülen durumdur, Doğu'nun onulmaz gelenekçiliği ve geçmişçiliğine burada bir gelecekçilik içgüdüsü egemen olmuştur.
Mevdudi'ye Göre Devrimin İmkanı
Reform ve Devrim Mevdudi tutum ve değerlerde köklü bir değişiklik olmadığı sürece ahlaki olmayan ve insanlıktan çıkaran mevcut hâkim düzenin, insani bir düzen ile değiştirilemeyeceğini fark etmiştir. Mevdudi, bir gecede toplumsal dönüşümü sağlamanın mümkün olduğunu ve bunun arzu edilebilir bir şey olduğunu dahi düşünmemiştir. O, yeni bir düzene
Abdul Rashid Moten, Günümüz Pakistan'ında İslam Düşüncesi: Allame Mevdudi'nin Mirası, s. 159-160.
Antiokhos IV Epiphanes devrinde (y. MÖ 175-164) Helenizmle çatışma en uç noktaya ulaşmıştı. Zaten bir süredir iki hizip arasındaki —Tobiyalar (evrenselciler) ve Honiler (milliyetçiler)— arasındaki zıtlık şiddete dökülme tehlikesi gösteriyordu. Helen yandaşları, Tevrat Yahudiliğini diğer çağdaş başdaştırmacı yaratımlara benzeyen, "modern"
Sayfa 301 - XXV. BÖLÜM: YAHUDİLİĞİN SINAVLARI
MHP iddianamesi "MHP ve ülkücü kuruluşlar ana davası"nın iddianamesinde MHP faşist bir silahlı örgüt olarak tanımlanıyor ve Ülkücü Hareket'in devleti ele geçirmek istemesinden şöyle bahsediliyordu: Yapılan hazırlık soruşturması sonucu, ele geçen kanıtlar, sanık ve tanıkların anlatımları karşısında, yasal görünüm içindeki MHP ve yan
Reklam
119 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.