Bundan sonraki birkaç yıl, Amerika’nın değiştiğini gördü. 1929’da pazar ekonomisi büyük gürültüyle çöktü. Yalnız 1931’de 2.300 banka yıkıldı. Bir yıl sonra, 300.000 küçük öğrenci batkınlığa sürüklenmiş okullarını bırakmak zorunda kaldılar. Bunalım gitgide yayıldı ve derinleşti. Milyonlarca işsize yeni milyonlar katıldı. Olmayan işleri arayan on
İkna tekniklerini anlamadan "mutabakat"ın doyurucu bir toplumsal tarihinin yazılabileceğini düşünmek artık güçleşmiştir. Edebiyat eleştirisi de -bir retorik biçimler sosyolojisi olarak- Annales okulunun anahatlarını çizdiği zihniyetler tarihi ile temas kursa çok [s. 15] şey kazanacaktır: "Önemli bir tarihsel kuvvet olan atalet... maddeden çok zihinle ilgili bir olgudur, zira madde zihinden çok daha hızlı hareket eder. İnsanlar makineler icat ederler ama bunları geride kalan teknik aşamaların zihniyetiyle kullanırlar. Otomobil sürücüleri at arabası kullananların terimleriyle konuşur, on dokuzuncu yüzyılın fabrika işçileri babaları ve dedeleri gibi köylü zihniyetine sahiptir. Zihniyet en yavaş değişen şeydir. Zihniyetler tarihi, tarihte yavaşlığın tarihidir. [s. 16]"*
* Tırnak içindeki kısım: Jacques Le Goff, "Les mentalités: une histoire ambiguë", y.h. Jacques Le Goff ve Pierre Nora, Faire de l'histoire, Paris 1974.Kitabı okudu
Biz bütün dengelerin gerçek anlamda neden bozulduklarını ve kökenini bile belirleyemeden bu "denge" yasağını çiğneyip geçtik. Acaba denge yasağı diye bir şey var mıdır? Bunun tamamıyla kaotik bir süreç, kaza eseri ortaya çıkan bir mantığa benzediği söylenemez mi? Ne olursa olsun üreme ve çoğalma sürecinde bir kez tehlike eşiğine ulaşıldığında bireyler, göstergeler, makineler hatta dilin kendisi bile kitlesel bir görünüm kazanarak tersine çevrilmesi olanaksız sınırsız bir çoğalma süreci içine girmektedir. "Tarihsel" proletarya Marx'ın dediği gibi gerçekten de ortadan kaldırılmaya mahkûm edilmiş bir sınıf olabilir ama bu kitlesel çoğalmanın durması kesinlikle söz konusu değildir. Bu kitlesel çoğalma ancak ani bir stok erimesi, bir genel çöküşün sonucu olabilir.
Ne olursa olsun üreme ve çoğalma sürecinde bir kez tehlike eşiğine ulaşıldığında bireyler, göstergeler, makineler hatta dilin kendisi bile kitlesel bir görünüm kazanarak tersine çevrilmesi olanaksız sınırsız bir çoğalma süreci içine girmektedir.