Plinius'tan "ton balıklarının parçalar halinde kesildiğini, boyun ve gövde kısmının lezzetli kabul edildiğini, gerdan kısmının da diri olduğunu, ancak midede şiddetli gaz yaptığını; ton balığının geriye kalan tüm etinin tuzlanarak saklandığını; meşe odunu kıymıklarını andıran bu parçalara melandrya dendiğini; parçaların en ucuzunun kuyruğa yakın olanlar olduğunu; çünkü onların yağsız olduğunu; en sevilen parçaların ise gerdana yakın olanlar olduğunu; oysa diğer balıklarda kuyruğa yakın kısımların en fazla tüketilenler olduğunu; pelamys (palamaut) evresindekilerin arzu edilen büyüklükte dilimlendiğini veya küp gibi ufak parçalara ayrıldığını" öğreniyoruz.
Oppianos, insanlardan kendilerine zarar gelmeyeceğini düşünen yavru yunusların, kendilerini zalim bir şekilde avlamaya gelen kibirli ve kötü niyetli Traklar ile Byzantionlulara neşeli bir şekilde yaklaştıklarını ancak hiç de beklemedikleri bir şekilde üzerlerine demir zıpkınların (barpoon) fırlatılmasıyla öldürülmelerini acıklı bir şekilde anlatır. Balıkçılar, ölümcül darbeyi alan ve suyun derinliğine doğru süzülen yavru yunusları tekneye çekmeye çalışmak yerine, kendiliğinden su yüzüne çıkmalarını bekliyorlar ve yavru yunusların arkasından gelen anne yunusu da aynı şekilde öldürüyorlardı.
Reklam
Bir yandan mali zorluklar, öte yandan balık avındaki güçlük ve ekip çalışmasının gerekliliği böyle bir balıkçı loncasının varlığını gerektirmiş olmalıydı.
Yirminci yüzyıl başlarında İstanbul'da Balıkhane Müdürü olarak görev yapan Deveciyan, kendi zamanında ton balıklarının büyük bölümünün Anadolu kıyılarında, Tuzburnu, Suadiye, fenerbahçe'de bulunan dalyanlarda yakalandığını söylemektedir. O dönemde İstanbul Boğazı ve Marmara'da yakalanan ton balıklarının ortalama boyları 1.5 metre ağırlıkları ise 300 kilo kadardı.
Yunuslar Eskiçağ'da Byzantion'da eti için değil daha ziyade yağları için avlanırdı.
Sardalyalar sürü halinde hareket ettiklerinden daha çok dalyanlarda ve denizde kayıklar kullanılarak seyyar ağlarla avlanmış olmalıdırlar.
Reklam
Sardalya, kolyoz da olduğu gibi, Karadeniz'e çıkmaz. sonbaharın başlamasıyla yine Çanakkale Boğazı ve Ege Denizi'nden geçerek Akdeniz'e iner. Plinius diğer türler arasında Pontos'a girip de geri dönmeyen tek türün sardalyalar olduğunu söyler.
Uskumru ile Kolyoz arasında bazı ufak farklar bulunmaktadır. Bunlar, uskumrunun hava kesesinin olmamasına karşın kolyozun hava kesesinin olması ve kolyozun gözünün daha büyük olmasıdır.
Sonbaharda Karadeniz'den çıkıp Marmara'ya yönelen en son göçmen balıklar uskumrulardır.
Apollon, Khalkedon'un Megaralılar tarafından kurulmasından sonra, Byzantion'u kurmak için kehanet merkezine başvuranlara 'kentlerini körlerin karşısına kurmalarını' buyurmuştu. Böylece Khalkedonluları kör olarak adlandırmıştı; çünkü bölgeye daha önce gelmelerine rağmen daha bereketli olan karşı kıyıya yerleşmek yerine, daha fakir bir memlekete yerleşmişlerdi.
92 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.