Yine Kurtuluş Savaşı'ndaki vaazlarından birinde Hıristiyanlarla
Müslümanlar arasındaki medeniyet farkını şöyle anlatmıştır:
"Asırlardan beri bütün Hıristiyan milletler çalışır, çabalar,
günden güne terakki eder, refah içinde, adalet içinde, asayiş içinde
yaşar dururken Müslümanlar tamamıyla bunlara ma'kus bir hayat
içinde sürüklenmiyorlar mı? Dindaşlarımızın bugünkü sefaletini
iklimin te'sirine, ırkın te'sirine, muhitin te'sirine atfetmek de kabil
değil. Çünkü bakıyorum, aynı iklimde, aynı muhitte yaşayan, hatta
lisanları, ırkıarı bir olan bir Hıristiyan yahud bir Mecusi yahud bir
Budi ile bir Müslüman arasında dünyalar kadar fark var; ötekiler
zengin, bu fakir, ötekiler terakki etmiş, bu günden güne geriliyor.
Ötekiler efendi, bu ırgad. Ötekiler geceli gündüzlü çalışıyor, bu atıli
batı!. Ötekiler el ele, baş başa vermişler, cem'iyetler, cemaatler,
şirketler vücuda getirmişler. Mesud bir halde terakki ediyorlar, teali
ediyorlar; bu cem'iyetsiz, cemaatsiz, nizamsız, intizamsız yaşıyor.
Dindaşım dediği adamlarla arasında hiçbir rabıta yok ... "