Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Selim İleri’nin "Annem İçin" kitabını alabilirsiniz burada, anneye yazılmış bir sevgi ağıdı okumak için."
Sayfa 27
edebiyatımızda anne imgesi
"Yaşar Kemal, değil mi ki adına Çukurova dediği çetin bir dünya içindeki insanların acılarını, korkularını, mitlerle kurdukları saplantılı ilişkilerini, hüzünlerini, sevinçlerini, iyilik ve kötülüklerini, cesaret ve hinliklerini anlatıyor, orada çocukların ve gençlerin yanı başında güçlü bir ananın varlığı da hep aranacaktır."
Sayfa 24
Reklam
"Romancılarımızın anne imgesini önce olumsuz yanlarıyla gördükleri ve öyle canlandırdıkları söylenemez. Tersine, yokluklar ve yoksunluklar içinde, hayatın demir leblebisini çiğneyerek yaşayan anne imgesi romanımızda çok daha olumlu kişiliklerle görünür."
Sayfa 24
"Yılanı Öldürseler’de az rastlanır bir ana-oğul öyküsü anlatır Yaşar Kemal."
Sayfa 24
edebiyatımızda anne imgesi
Vüs’at O. Bener de öykünün sonunu benzersiz sözlerle getirmiştir. Doktorun ardından hasta kızın yanına diz çöker anne: “‘Kızım Havva iyi misin evladım?’ dedi. ‘Bak iyileştin artık. Canın bir şey istiyor mu? Ne pişireyim sana?’ Havva baştan bir şey demedi. Sonra gözünü iri iri açtı: ‘Baklava,’ dedi. Sonra da öldü.”
Sayfa 21
edebiyatımızda anne imgesi
Oysa Mai ve Siyah’ın hep sorunlu genci Ahmet Cemil, Bihter’den daha şanslı değildir belki ama her şeyden elini çekip giderken tutunacağı bir annesinin olduğu duygusuyla romanın son sözlerini söyler: “‘Geliyordum anne!..’ dedi ve hayatta bir ümidi kalmamış bu çocuk, yavaş yavaş, bu siyah geceden, şu kendisini çekip almak isteyen yokluktan ayrılarak, mevcudiyetini daha kuvvetle çeken bu sese uyarak, annesini takip etti...”
Sayfa 21
Reklam
edebiyatımızda anne imgesi
"Bihter ile Peyker’in annesi Firdevs Hanım da, roman sanatımızda yüceltilmeden çizilmiş ilk gerçek anne kişiliği sayılabilir. "
Sayfa 20
"Roman sanatımızın çağdaşlık dönemecindeki ilk kilometre taşı olan Aşk-ı Memnu’nun, kişileri ve onların çevresinde oluşturduğu karmaşık ilişkilerle de ilk gerçek Türk romanı olduğunun anlaşılması için yarım yüzyıldan uzun bir zaman geçmesi gerekti. Yüzyılın hemen başında, 1900’de yayımlanan Aşk-ı Memnu, oysa kadınlar ve erkekler arasındaki alışılmamış ilişkileri konu etmiş, Adnan ve Bihter’in çevresinde bulunan öteki kadınlar da ayrı ayrı roman sanatımızın unutulmaz kişilikleri olarak görünmüştü."
Sayfa 20
"Öykünün sonlarına doğru küçük kız, “Artık rüzgârın sürüklediği yere gitmeyeceğim,” diyor. “Kendi rüzgârımı kendim yaratacağım. Yelkenleri ben ayarlayacağım.”
Sayfa 19
"Betül Akdoğan’ı Ahmet Büke ile karşılaştırmak olanaksız. Sonra Bana Kuş Dediler gencecik bir yazar adayının yazma tutkusunun ürünü. Önemli bir edebiyat kitapları yayıncısı olan Can Yayınları’nın editörlerinin yayımlanmaya değer bir kitapla karşılaştıklarını düşündükleri belli. On sekiz yaşında, gencecik bir yazar, hem de taşrada yaşıyor: Onun için kullanılacak ölçütler, Ahmet Büke’ninki gibi olmaz."
Sayfa 17
122 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.