Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
şu an ki durum bu
Öyleyse olağanüstü dönemlerin yargısal kararlarını, salt hukukun biçimsel kurallarıyla ölçüp tartamazsınız. Çünkü terazinin bir kefesinde siyasal nedenler yerleşmiştir. Ağırlıklar değişmiş, ölçüler değişmiştir.
Savcı Mustafa Akın ile aylarca, karşı karşıya durduk. "Duruşma" sözcüğü buradan geliyor herhalde. O durdu. Ben dur­dum. Öteki sanıklar durdu. Böylece duruşmuş olduk.
Reklam
"İstasyon helasına benzemiş. Yahu burası siyasi cezaevi. Burası temiz olmazsa, adam kalkar, politikacının ağzına yapar." Takılıyoruz: - Hocam, politikacıların ağızları burası kadar temiz mi?
Bu kadar da olmaz, diyeceksiniz amma olur, olur. Hiç merak etmeyin burası Türkiye.
Yürüyüş yaptın, Anayasa'yı ihlal! .. Ev tuttun, Anayasa'yı ih­lal!.. Evinde "yasaklanmış sol yayın" bulundu, Anayasa'yı ihlal. Silahlı eylem, Anayasa'yı ihlal!.. Silahsız eylem, Anayasa'yı ihlal!.. Öksürdün, Anayasa'yı ihlal; tıksırdın, Anayasa'yı ihlal; hapşırdın Anayasa'yı ihlal!
Bir mahkemenin ölüm cezasına çarptığı bir siyasal suç sa­nığını bir başka mahkeme beraat ettirirse, ne olur? Ne olacak! Ölüm cezası veren yargıç yükselir, yükselir, Genelkurmay Mahkemesine yargıç olur.
Reklam
Küçüklüğümde aklım mahkeme kararlarına takılırdı. Savcı hukukçu, yargıç hukukçu, avukat hukukçu ... Nasıl olur da aynı konuyu ayrı ayrı görürlerdi? Kendim hukukçu olunca bunun yanıtını aşağı yukarı saptayabildim.
Memleketimizde ve özellikle sıkıyönetimimizde o günlerde düşünce özgürlüğü(!) vardı. Her savcı, istediği kadar kişinin ölüm cezasına çarptırılmasını isteyebilirdi. Bu bakımdan düşünce özgürlüğü, tam anlamıyla yürürlükteydi.
Türkiye'de ihtilaller de son derece demokratik yöntem­lerle yapılmaktadır. Bu bakımdan dünyada eşine pek rastlanmayan ilginç ülkelerden biriyiz. ihtilalleri bile, Mısır'daki sağır sultanın duyacağı biçimde herkesin gözü önünde milli birlik ve beraberlik içinde planlayıp, örgütleriz.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.