Örneğin Süleyman Aleyhisselam ‘la da ilişkilendirilen “ Kuş Dili “ hikayesini Platon şöyle anlatır :
“Halbuki en büyük iyilikler bize muhakkak bir Tanrı vergisi olan sapmanın aracılığı ile gelir.(.. ) kelimeleri yaratmış olan eskiler mania’ yı ( sapma ) çirkin ve ayıp birşey anlamında kullanmadılar(…) Böyle olsaydı, sanatların en güzeline geleceği öğreten sanata, o kelime ile ilgili olarak manike derler miydi ?
Ona bu adı verdiler, çünkü mania'nın, bir Tanrı vergisi olarak, gerçekten güzel bir şey olduğunu kabul ediyorlardı. Şimdikiler, bu kelimenin içine bir t sokuşturarak, mantike ( Keşf ) sözünü vücuda getirdiler. Halbuki sapma halinde ( mania ) olmıyan insanların kuşlardan veya başka şeylerden faydalanarak geleceği bilmek istedikleri zaman başvurdukları sanata, eskiler düşünce yardımiyle insan kanaati ( oiesis ) , akıl ( nous ) ve de bilgi ( historia ) sağladığı için ( üçünü de derleyip ) “ oio - no - histike “ demişlerdi. Şimdikiler buna, kelimeye heybet vermek için o ‘yu uzatarak, o'iônistike ( kuş dili ) diyorlar.” Phaidros , Platon
Platon geleceğe dair öngörünün mitik adı olan kuş dilinin aslında Tanrısal mania ‘ya maruz kalarak Tanrıyla iletişime geçenlerin , bu iletişim neticesinde temin ettiği malzemeyi Kanaat - Akıl - Bilgi üçlüsü süzgecinden geçirerek icra ettikleri bir sanat olduğunu , ancak zamanla tahrifata uğrayarak kehanet olarak algılandığını söylemeye çalışıyor . Başka deyişle kahinler Tanrısal mania’ya maruz bu kalmamalarına rağmen , maruz kalmış gibi yaparak sırf kanaat - akıl - bilgi üçlüsü yordamıyla bu sanatı yapmaya çalışıyorlar .