Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
On üç günün anıları...
Yazmazsam çıldırabilirim bir hastane odasında... İnsanın tüm dünya dertlerine rağmen sığınacak bir liman bulmasıdır günlük yazdığı satırlar... Herkes "ne yazıyorsun o kadar?" diyor da, bir Allah kulu da çıkıp; "neden yazıyorsun?" demiyor... Hiçkimse bu soruların cevaplarını umursamıyor zaten... Sevmiyorum bu "sağlık bakanlığı" damgalı nevresimleri, odada bir saat var, 6.38'de durmuş. Gözüm 9'un üzerinde bir bıçak gibi duran saniyenin üzerine takılıyor. Sanki can havliyle bir gayret, tırmanmaya başlayacak yukarı doğru... 10, 11, 12... Ama gitmiyor... Benimki nafile bir bekleyiş. Kalp nakli bekleyen bir hasta gibi asılmış duvara. Bir kalem pil taksalar, yeniden çarpmaya başlayacak saatin kalbi. Sıra gelmiyor ona bir türlü. Acil servisin kantininden bir pil alıp takmak istiyorum, nakil sırası beklerken ölmesin diye. Sanki onu çalıştırabilirsem, kalp yetmezliğinden kaybettiğim babam geri gelecekmiş gibi. Babamı da en son bu nevresimlerin içinde yatarken görmüştüm. Sonra "elimizden geleni yaptık" diyen kardiyologların çaresiz bakışları eşliğinde ve bir merasim havasında çıkarmışlardı babamı o damgalı çarşaflara sararak. İki ucundan bayram şekeri gibi bağlayıp. Bu kez annemin yetmeyen nefesine rüzgar olmak istesem de, benden gelen en fazla cılız bir esinti oluyor... Kimseler uzun yazıları okumadığı için, böyle rahat rahat içimi döküyorum. Yazmak en büyük özgürlüğüm. "Gülün tam ortasında ağlıyorum..."
ayy bugün iğrenç bir şey yaşadım. durakta durmuş babamı beklerken bu kitapı okuyordum arabanın biri yol boyunca o kornasına bastı. tek ben vardım iğrenç rahatsız edici birşey bu. kadın ile erkek bir degil
Reklam
21- Tecavüz edilen bebeklerin, masumların suçu ne? Dünya 3 saniyedir. Dün, bugün ve yarın. Uzayda her gün bir saniyedir. Sen bu 3 saniyede bütün adaleti bekliyorsun. Adalet o kadar muhteşemdir ki bu dünyaya sığmaz. Burada bekliyorsan çok beklersin, sığmaz buraya, kaldıramaz. O yüzden gidiyoruz, 3 saniye sabret. Ne demek 3 saniye? Bir adam dese
Annabel Lee şiirinden esinlenip kendi yazdığım hikayem
"Artık ömrünün son anlarında olan bir adamım ben. Bu satırları yazıyorum ki bu evde yarım kalan aşk hikayem unutulmasın. Benim adım Ozan. 68 yaşındayım. Sonunda sevdiğimle kavuşmama az kaldı. Sıcak bir haziran gününde, sevdiğimle aynı anda doğdum. Aynı anda inletti göğü ağlamalarımız. Sevdiğim, Sevda'm yan komşumuzdu. O da benim gibi
Yıllarca kapıda babamı beklerken o yolun sonda annemi de bekliyorum artık..
Gitme dede.. Senin sevmeni beklerken hayatın yüzündeki ışığı soldurduğu babaannemi sevmeden gitme, artık babalarından sevgi beklemeyi bıraktıklarını söyleyen evlatlarını bir kere sevmeden, aslan gibi arkalarından durmadan, baba neymiş göstermeden gitme. Ha bir de babamı bir başka.. Küçük oğlunu bir başka sevmeden buradan gitme. Ölme be adam. Bir kere sevmek neymiş öğrenmeden ölme..
Reklam
Vaktinden önce gider mi insan ?. Gidiyorlar işte !. Duvarda hırkaları, cebinde fotoğrafları,  sevdiği türküleri evdeki yerini….     Herşeyi dağıtıp gidiyorlar hem de .. "Gidiyorum” bile diyemeden" Kendi kollarımda kaybetteğim babamı hasretle,özlemle anar,kavuşucağım günü dört gözle beklerken,bütün babaların babalar gününü kutlar aileleri ile uzun, saglıklı bir yaşam dilerim.
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.