Aslında yürümek daha iyi geliyor insana; yavaş yavaş yürümek sokakların ve kaldırımların, göklerin ve ağaçların, insanların ve bakışların, gülüşlerin ve hüzünlerin satır aralarında saklı kalmış kelimeleri okumaya sevk ediyor insanı. Yürümek üzerine o kadar çok şey yazılmış ki... Yürümek okumak için bir imkan mı yoksa okumanın bir türü insan karar
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Reklam
Yolculuk!
Uzun bir yol var önümde. Etrafı çiçeklerle çevirili bir çok ev. Her bir çiçek bambaşka duygular taşıyor. Hangi çiçek benim duygum ve hangi duygum bir çiçek kadar güzel, düşünüyorum. İlerledikçe usul usul, bir amca görüyorum karşımda. Epey yaş almış bu amcanın yüzünde, çokça yaşanmışık saklı âdeta. Gözlerinde derin hikâyeler, teninden akan terinin
600
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
~Gökkubbenin altında~
Neyi unutan? İnsan dünyaya niye gönderildiğini, Rabbini unutan, unuttuğu zaman da hüsrana uğrayan bir varlıktır. Ayet-i kelimede “Allah’ı unutan, bu yüzden Allah`ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.“ buyuruluyor. Aslında her vahiy bir zikir, Her peygamber bir zâkirdir. Peygamber insana evrensel ve ilahi hakikati tekrar hatırlatan kişidir. Her risalet ve mesaj, insan için zikir, tezekler, hatırlatmadır: “Asıl hakikati, bu dünyaya niye bulunduğunu unutma!” Mevlana’nın güzel bir hikayesi var : bir sultan, hizmetinde bulunan bir görevliyi çağırıp ona bir emanet veriyor. “Bunu falanca diyardaki filanca kişiye ulaştır. Diyor. O kişi emaneti alıyor, yola çıkıyor ve yüz gün süren bir yolculuk yapıyor. Bir hayvana su veriyor, bir fakire yardım ediyor, yoldaki taşı kaldırıyor… Ama bu hengame içinde emaneti ehline teslim etmeyi unutup geri dönüyor. Sultanın huzuruna çıkınca yüz gün boyunca yaptığı iyilikleri, güzellikleri anlatıyor. “ peki verilen vazife ne oldu, emaneti sahibine teslim ettin mi? Diye sorulduğunda “ sultanım, ben onu unuttum!! Diye cevap veriyor. Bunun üzerine Sultan şöyle diyor: “ yaptığın yüz hayrın gerçek manası o bir amelin içindeydi. Sen, onu unuttun. Unuttuğun için şimdi tekrar yola çıkacaksın. “ Yani insan hangi yola neden çıktığını, amacının ne olduğunu asla unutmamalı. Emaneti sahibine vermeden geldiğinde asıl iş yapılmamış oluyor. Diğer güzel işler şüphesiz faydadan tali değil lakin maksat hasıl olmuyor. Emanetin yerine ulaştırılması lazım... Yeryüzünde neden bulunduğumuzu unuttuğumuzda ikinci bir şansımız da yok.
Beni bu bunalımdan kim kurtaracak? Vakit gece yarısını geçti. Pencerem açık. Uzaklardan hüzün dolu bir şarkı sesi geliyor. İçimde tanımlanamaz bir daralma var. Bir el kalbimi sıkıyor sanki. Ruhum kabına sığmıyor bu gece. Oda, ev, şehir, dünya, evren dar geliyor bana. Bir yolculuk etmek, buralardan, kendimden, her şeyden uzaklaşmak, bir yerlere
Reklam
1 soru 1 cevap
Beni bu bunalımdan kim kurtaracak? Vakit gece yarısını geçti. Pencerem açık. Uzaklardan hüzün dolu bir şarkı sesi geliyor. İçimde tanımlanamaz bir daralma var. Bir el kalbimi sıkıyor sanki. Ruhum kabına sığmıyor bu gece. Oda, ev, şehir, dünya, evren dar geliyor bana. Bir yolculuk etmek, buralardan, kendimden, her şeyden uzaklaşmak, bir yerlere
Modern cahiliye olan günümüzde:
İnsanlar çocuklarını şeker 🍬 toplamaya komşuya göndermeye sokağa salmaya korkar olmuşlar. Peygamber ﷺ Efendimizin şöyle buyurdu: “İslâm dini muhakkak surette kemale erecektir. Hatta bir kimse bineği üzerinde tek başına San"a"dan Hadramevt"e kadar (selâmetle) gidecek de Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacaktır.” (HM21371, İbn Hanbel, V, 110) O zaman cahiliye şartlarında konunun yol güvenliği ve o günün şartları ile ilgili olduğunda dolayı Resûl ﷺ efendimiz müjdesi İslâm dini beldeye hakim olduktan sonra; can, mal ve iffet emniyeti olduğundan kadının mahremi olmadan, erkeklerin de tek başlarına sefere çıkmalarında bir sakınca olmayacağı söylemektedir. Nitekim İslâm hakim olduktan sonra toplumdaki can, mal ve iffet sorunları güvenceye kavuşturulmuş ve insanlar San"a"dan Hadramevt"e kadar güvenli bir yolculuk yapabilmislerdir.
481 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.