Talim-i esmâ yani isimleri öğretme, öncelikle insanın bu istidatta yaratılmasıyla ilgilidir. Bir örnek verelim: Gözde Basîr (gören, görücü) isminin tecelli etmesi için, gözün görme istidadına sahip bir şekilde yaratılması gerekir. Nitekim, öyle olmuş ve Basîr ismi, elde veya ayakta değil de gözde tecelli etmiştir.
İnsan da bütün isimleri öğrenebilecek bir yaratılışa sahip kılınmış, bu yaratılışıyla meleklerden üstün olmuş, bunun meleklere de gösterilmesi hikmetiyle âyet-i kerimede haber verilen imtihan gerçekleştirilmiştir.
Melekler güneşin ışık saçmasının hikmetini bilemezler, zira onların görmek için ışığa ihtiyaçları yoktur. Meyvelerin, sebzelerin rızık olduklarını, vitamin ve kalori taşıdıklarını da bilemezler, çünkü onlar yemeyen ve içmeyen varlıklardır. Bu örnekleri esas alarak düşündüğümüzde, dünyanın dönmesi, gece ve gündüzün meydana gelmesi, canlılardaki bütün organlarının yaratılış hikmetleri, atmosferin görevleri, elementlerin farklı özellikleri ve bunun sağladığı faydalar gibi sonsuz denecek kadar çok şey meleklerin malumu değildir. Çünkü onların bu sayılanların hiçbiriyle ilgileri yoktur. Bütün bunları sadece birer eser olarak temaşa ederler.
| Prof. Dr. Alaaddin Başar