Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Karanlığa küfredeceğine bir mum yak
Eğitim “meselesi" sizin de kafanızı benimki gibi meşgul ediyorsa, eğitim ile alakalı her şeye istemeden de olsa dikkat kesiliyorsunuz.  Geçen akşam Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan ile bir program vesilesiyle bir araya geldik. MTO olarak kısaltılan, Medeniyet Tasavvuru Okulu’ndan bahsetti kendisi. Çok yorucu bir gün geçirmişti ama
Klasik geleneğimizde ilim bütün faziletlerin kaynağı olan bir fazilet olarak kabul edilerek, insanın bilmesi, birileri üzerinde tahakküm ve tasarruf imkanınnı genişletme olarak değil, kendi varoluş şartları hakkında bir “bilgilenme”, dolayısı ile, zaten ve vasıtasız olarak bildiğinin farkına vararak, bunun asılları ile irtibatını keşfetmek, yani tahkîke yönelmek olarak tebarüz etmektedir. Bilmek kendi başına bir amaçtır. Ve bilgi, insanda hal olarak gözükür. İlmin dindarlığın esası olması demek te tam da bunu ifade etmektekdir. Kendi klasik geleneğimizin içerisinde ilmin tayin edici rolü olduğunu hep söylüyoruz. Bütün klasik kitaplarımız ilim olmadan din olmayacağını anlatır. Bu yüzden bizde tahkik çok önemlidir. Kısaca tahkik, taklid olmadan olmaz; ancak her taklid tahkike elvermez. Tahkike el veren taklid, ve taklidi tahkik ederek, onun üzerinde gerekli tasarruflarda bulunmak sahih toplumsal gelişmenin esasını teşkil eder. Tahsin Görgün
Reklam
Üç asır öncesine kısaca bir atf-ı nazar edecek olursak, o dönemde “ilim” denildiğinde kastedilenin bazı önemli özellikleri olduğunu farkederiz. Bu özelliklerden birisini biraz önce işaret etmiştik: günlük hayatımızda etkin olan bilgilerimiz ve toplumsal hayatta etkin olan bilgilerimiz ile organik bir bütün teşkil etmesi. Bu çerçevede işaret edeceğimiz ikinci özellik, kısaca “tahkik” terim ile ifade edilmektedir. Üç asır öncesinde insanların bilgileri/ilimleri kabaca taklid ve tahkik olarak iki kısma ayrılmakta, taklid mutlak olarak reddedilmemekle birlikte, yeterince “güvenilir” olarak kabul edilmemekte; güven ise sistematik bir temellendirmeyi ifade eden tahkik yoluyla bu bilgiye kazandırılmaktaydı. Taklidi olan hemen yanlış olarak kabul edilmemekte, sadece güvenilirliğinin tahkik edilmemesi/henüz edilmemiş olması anlamında, biraz da “bilim öncesi” bilgileri ifade etmekteydi. Ancak taklidi olan da tahkiki olan gibi bilgi idi ve bunlardan birisi diğerinin “aleyhine” bir varoluş sergilemiyordu. Günümüzde durumun epeyce farklılaştığını; özellikle son yüz elli yıl içerisinde muhtelif kanallarla gerçekleşen bir “transplantasyon”, bir “nakil” yoluyla, geleneksel anlamı ile taklîdi olan yerine, yeni bir taklidin ikame edildiğini söyleyebiliriz. Tahsin Görgün
Hasan-ı Basri’nin Düşüncesinde Ahlak ilimcephesi.com/hasan-i-basrini... Tahsin Görgün – Klasik İslam Düşüncesinin Üç Sütunu,syf:32-68
"İslam memleketleri, sömürgeci ülkeler tarafından işgal edilmiş, iktisadi hayat düzenini kaybetmiş, eğitim alanında eskinin sadece bazı kalıntıları ise varoluş-yokoluş mücadelesi verirken, toplumda ciddi bir değer değişikliği kendisini göstermeye başlamıştır." 📌Tahsin Görgün, “İslami Tefekkür Geleneği ve Önemi”, Bilimname: Düşünce Platformu, 2004/3, cilt: II, sayı: 6, s. 87-115.
Benim şampiyonlar ligi kadrom 1-Ebubekir Sifil 2-Bedri Gencer 3-Fatih Kalender 4-Abdurrahman Arslan 5-Ali Yurtgezen 6-Savaş Barkçin 7-Mahmud Eren 8- Dilaver Selvi 9-Orhan Çeker 10- Ömer Faruk Korkmaz 11-Tahsin Görgün
Reklam
"Kant’ın bitirdiği metafizik, İslam metafiziği değil. Kant’ın İbn Sina metafiziği ile doğrudan bir alakası yok.” Tahsin Görgün
20. yüzyılın bize öğrettiği bir şey var. Müslümanların yaşadığı bölgelerde veya kadim kültürlerin olduğu yerlerde hiçbir siyasi güç insanların kendilerini ve asli varlıklarını tanımlama imkanını elde edemiyor. Olanı bozuyor, yenisini inşa edemiyor.” Prof. Dr.Tahsin Görgün
76 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.