Kitaptan kitaba açılan kapıyı seviyorum. Tanıdıkların, tanıdıklarıyla tanışma olayını seviyorum. “Dostumun dostu, dostumdur.” denilen formülün burada da karşımıza çıkmasını seviyorum. İyinin iyiye, güzele yönlendirdiği bu patikayı seviyorum. Patika diyorum çünkü kestirme yolu gösteriyor bize kitaplar. Bak bu yoldan devam edersen, şu yazara/şu kitaba da göz atarsan, benzer şeyler bulursun öğüdünü seviyorum. Deyim yerindeyse, armudun dibine düşmesini seviyorum. Muhatabına benzeyen gönül misali, “kendi gibi” olana meyleden zarafetini seviyorum yazarların. Bütün bunları hissettiren, düşündüren, fark ettiren okuma eylemini seviyorum. Okuduktan sonra bir sonraki okumama yön veren, güzergah çizen, merak ettiren kitapları seviyorum. Ahmet Murat kimdir, Müştehir Karakaya kimdir diye beni arama motoruna sevk eden, adını hiç duymadığım yazarlarla tanışmama vesile olan yazarları seviyorum. Şiirin şiire, hikayenin hikâyeye açılan bir penceresi var; oradan izlediğim manzarayı, bu manzaranın karşısında olmaktan ziyade içine girip dahili olmayı seviyorum. Hele kendimden bir şeyler de bulabiliyorsam işte yeni bir ben'in çatısına tuğlalar eklediğim bu evi seviyorum. Ruhun evi, gönlün sığınağı oluyorlar ya bu sıcaklığı seviyorum.