Kalbin kendinde hiç düşünce yoktur. Ona, aklın ve nefsin ve his uzuvlarından dimağa ve dimağdan kalbe ulaşan haram şeylerin düşünceleri gelerek hasta yapar. Kalbi bu hataralardan kurtarmak güçtür. Bu düşüncelerden kurtulursa, Allahü teâlâyı hatırlar, düşünür. Yani kalp, hiç düşüncesiz kalmaz. Kalbin hataralardan kurtulması Allahü teâlânın ismini çok söylemekle veya bir Veliyi severek görmek ile olur. Bir Veli bulamazsa, ismini işittiği bir Velinin hayatını okuyup öğrenir. Onu çok sever. Hep onu düşünür. Bir Veliyi görmek, Allahü teâlâyı hatırlamağa sebep olacağı, (Onlar görüldükleri zaman, Allahü teâlâ zikir edilmiş olur) hadîs-i şerifi ile bildirilmiştir. Bu hadîs-i şerif, (İrşâd-üt-tâlibîn), (İbni Mâce), (Ezkâr) ve Abdülhakîm efendinin (Râbıta-i şerife)sinde ve Dost Muhammed Kandihârînin onbirinci mektubunda vardır. Bir insan, kendisine İslâmiyeti doğru olarak öğreten, kendisini dünya ve ahirette felâketlerden kurtaran, ebedî saadete kavuşturan vesileyi görerek veya kitaplarından tanıyarak, onu canı gibi sever. Onu görünce, göremezse, severek düşündükçe, Resûlullahtan ona gelen feyzler bunun kalbine de akar. (Makâmât-ı Mazheriyye), 74. cü sahifesinde diyor ki, (Mükerem hân öleceği zaman, başına Ubeydüllah-ı Ahrârın takkesini koydular. Onu alın! Yerine üstadımın külâhını geçirin! Çünkü, beni saadetlere kavuşturan odur, dedi). Düşünülen şeklin, Velinin tam kendisi olması şart değildir. Her gün, sabah ve akşam gözleri kapatıp, beş-on dakika aynı suret düşünülürse, bir müddet sonra, bu Velinin ruhu, o surette görünerek, rüyada olduğu gibi, konuşmağa başlar. İhsanlarda bulunur.