Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgili Peygamberimiz (ASM)
Sevgili Peygamberimiz (ASM) hakkında yabancı düşünürlerin sözleri: Anne Marie Delcambre (Hukukçu. İslam Ansiklopedisi'nde hukuk mad. katılımcısı, düşünür) O şöyle anlatıyor: Hıristiyan Avrupa Hz. Peygamber (s.a.v.) hakkında saptırılmış bir görüntü yansıtıyor. Batı önyargılıdır. Batı'da Hz. Muhammed hakkında yazan sözlük veya ansiklopedi
Asr-ı Saadet'ten
Allah Resûlü (s.a.s.), bir gün kızı Fâtima'nın evine geldi.Gözleri damadı Ali'yi aradı. Rahmet Peygamberi, yanlış giden bir şeyler olduğunu derhal hissetmiş olmalı ki kızına, "Amcanın oğlu nerede?" diye sordu. (Buhârî, Fedâilü ashâbi'n-nebî, 9) Hz. Fâtima, “Aramızda bir şeyler oldu. Bana kızdı, çıkıp gitti.Gündüz uykusunu yanımda uyumadı." diye cevap verdi. Allah Resûlü, Hz. Ali'yi arattı. O da üzülmüş olmalıydı. "Ali mescitte." dediler, "Mescidin bir köşesinde uzanmış uyuyor." Peygamberimiz mescide vardığında Hz. Ali'nin üstündeki giysinin sırtından kaydığını ve sırtının toz toprak içinde olduğunu gördü. Ona yaklaştı, bir taraftan üzerindeki toprağı silkeliyor, bir taraftan da "Kalk Ebu't-türâb! (topraklı)" diye ona latife ediyordu. (Müslim,Fedâilü's-sahâbe, 38) Kırgınlığın sürmesine ve ayrılığın kökleşmesine izin vermeden damadının gönlünü almaya çalışıyordu. O günden sonra Hz. Ali ashâbın arasında bu lakapla anılacaktı. Huzursuzluk, Peygamber Efendimizin sevgi ve rahmet eliyle sükûnet ve ferahlığa dönüştü. Barıştıran, birleştiren, ailede merhamet ve adaleti tesis eden Allah Resûlü (s.a.s.), küslüğün üstünü sevgi ile örtmüş, bir anlık öfkeden doğan kırgınlığı şefkatle silmişti. Hz. Ali ve Hz. Fâtima'ya bir aile olduklarını yeniden hatırlatmıştı.
Reklam
Allah ve Resulü’nü sevmek kuru bir iddiadan ibaret olmayıp onların rızası doğrultusunda yaşamayı gerekli kılmaktadır. Zira seven kişi, sevdiğine itaat edendir. İmam Şafi’ye nispet edilen bir şiirde şöyle denilmektedir: “Allah’ı sevdiğini söylersin, O’na isyandan geri durmazsın. Böyle bir sevgi sahte olup gerçek olması muhaldir. Şayet sevginde samimi olsaydın elbette O’na itaat ederdin. Zira seven kişi, sevdiğine itaat edendir.” (Divanü’l-İmami’ş-Şafii, s. 96.) Ashab-ı Kiram da Hz.Peygamber’i canlarından daha çok sevmişler ve sevgilerini, “Anam babam sana feda olsun ya Resulüllah!” diyerek ifade etmişlerdir. (Beyhaki, Şu‘abü’l-iman, 13/27 [9903].)
Allah’ın cehennemden uzaklaştıracağı için kızıma Fatıma adını verdim
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte: “Onu sevenleri, Allah’ın cehennemden uzaklaştıracağı için kızıma Fatıma adını verdim” buyurdu. Peygamber Ocağının En Nadide Gülü Hz Fatıma Nebiler Efendisinin son çiçeği… Rasulullah (s.a.v.)’ın dünyada neslini devam ettiren nur yumağı… Kızlarının en küçüğü… Cennet gençlerinin efendileri
Okunmaya değer...
Sosyal medya sadece zamanımızı almadı. Ahlak, iffet, haya, çekinme, saygı, sevgi ne varsa aldı götürdü. Dinlerini malzeme yapan mütedeyyin fenomenlerimiz var. Sosyal medyada tanınır olmak, hakkında konuşur olmak, iyi - kötü yorum almak için binlerce hatta on binlerce insan rekabete girmiş durumda. Kimisi faydalı bilgileri kullanıyor, kimi
Mümtehine 60/1: Ey iman edenler! Eğer benim yolumda cihad etmek ve hoşnutluğumu kazanmak üzere yola çıkmışsanız, benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri kendilerine sevgi göstererek dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmektedirler; üstelik rabbiniz Allah’a iman ettiniz diye peygamberi ve sizi (yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bildiğim halde onlara gizliden gizliye sevgi besliyorsunuz. İçinizden kim bunu yaparsa bilsin ki doğru yoldan sapmıştır.
Reklam
Peygamber ve arkadaşları
Peygamber ve arkadaşları birbirlerini gördüklerinde o kadar sevinirlerdi ki, onların sevinçleri diğer insanlara garip gelebilirdi. Aralarında hiç bir çıkar ilişkisi veya dünyalık bir beklenti olmadan, insanların birbirleriyle karşılaştıklarında bu kadar sevinmeleri nasıl açıklanabilirdi sebebini bilmeyenlere. Müslümanlar birbirlerini ve
Şeyhu’l-İslâm İbn-i Teymiyye (rahimehullah) bu konuda şöyle demiştir: "... Aynı şekilde bazı insanlar, (Mevlid-i Nebevî'yi) ihdâs ederek İsâ (as)'ın doğum gününü kutlamada ya hristiyanlara benzemek istemektedirler ya da Peygambere (sav) sevgi ve tazimlerini göstermek için yapmaktadırlar. Allah Teâlâ, Peygamberi (sav) doğum gününü bayram edinme bid'atına değil de -ki O'nun doğumu konusunda insanlar ihtilaf etmişlerdir- belki bu sevgi ve gayretlerinden dolayı onlara ecirlerini verebilir. Fakat ilk müslümanlar, bunu yapmaya güçleri yettiği ve yapmaya hiçbir engel olmamasına rağmen bunu yapmamışlardır. Eğer bu davranış sadece hayır veya tercih edilen bir davranış olsaydı, bizden önce buna daha lâyık olan ilk müslümanlar yaparlardı. Çünkü onlar, Peygamberi (sav) bizden daha çok seviyorlar ve O'na, bizden daha çok saygı gösteriyorlardı. Zirâ onlar, hayırda bizden daha çok gayretliydiler. Peygamberi (sav) tam anlamıyla sevmek ve O'na saygı göstermek; O'na tâbi olmak, O'na itaat etmek, O'nun emrine uymak, gizli olsun, açık olsun, O'nun sünnetini yaşatmak (ihyâ etmek), gönderilmiş olduğu şeyi yaymak, bu uğurda kalb, el ve dil ile cihad etmektir. Çünkü bu, Muhâcir, Ensar ve onlara güzellikle tâbi olan ilk müslümanların (selef-i sâlihin) izlediği yoldur." (İktidâu's-Sirâtı'l-Mustakîm; s:294-295)
218 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.