Herkese merhaba,
Bir paradoksun içine hapsolduğunuzu fark etseniz nasıl çıkarsınız? Ya da çıkabilir misiniz?
Seda ve Selin üniversite öğrencisi olup aynı evi paylaşmaktadırlar. Bertuğ varlıklı bir ailenin oğlu olup Selin de onun peşindedir. Seda kendi halinde sadece dersleriyle ilgilenen güzel bir kızdır. Bertuğ‘ un egosu Seda’ya yanaşmak isteyince duvara toslamıştır.
Bir akşam Selin’i tek başına yaşadığı evine çağırır Bertuğ ama eve geldiğinde barın içinde ki şişede kesik bir parmak bulmasıyla gözü, üstünde ‘beni oku’ yazan zarfa takılır böylece Nadciv ile tanışmış olur. Bizlerde...
Ve 400 yıl ileri gidip 2419 yılında tam olarak bir distopya da buluyoruz kendimizi dünyamızdan farklı bir sistemin içinde, önce bir afallıyoruz haliyle. Otorite altında her hareketleri kontrol altında olan hata kabul etmeyen bir sistem içinde yaşayanlar varlık içinde, yabani olarak tanımlanan insanlar da sistem dışında ormanda yokluk içinde yaşıyorlar.
Bu arada ben bu sistemin dünyamızda gerçekleşeceğine-yaşanacağını da inananlardanım, asır geçse bile.. Zira o yöne doğru gidiyoruz usul usul.
Zekice kurgulanmış içinde felsefe, nefret, intikam ve aynı zamanda sevgi barındıran bu sıradışı eseri yazar duygu durumlarıyla, sosyal mesajlarıyla, betimlemeleriyle öyle güzel harmanlamış ki beyninizi yakmaya hazır olun.
Nadciv kim? Amacı ne?
Sistemde tanıştığımız Jen kim?
Seda kim?
Bir kitabın 400 yıl sonra ile bağlantısı ne?
Kesinlikle öneririm, mutlaka okuyun derim.
Kitap ve sevgiyle kalın...