(Mehmet) Âkif kavmiyet cereyanından (yani etnik milliyetçilikten) hep endişeliydi, milleti Müslüman cemaati olarak tasavvur ediyordu. İstanbul’daki halifelik makamı ile Anadolu’daki meclisin temsil ettiği icma-i ümmet arasındaki ikiliği kaldırma emelinde olması da bununla uyumluydu. Hilafetin ilgası, laik inkılâplar ve etno-kültürel millet inşasının başlaması, onun, millî marşının yazarı olduğu (1921) Yeni Türkiye’den uzaklaşmasına yol açtı. Bilindiği gibi, 1926’da gittiği Mısır’dan on sene sonra anca ölmeye döndü, bu arada üstlendiği Kur’an’ı Türkçeleştirme görevini iade etmişti. Fiziken olduğu kadar manen de ortadan çekildi, sustu. Yasin Aktay (doğ. 1966), Âkif’in gittiği bu yolu, “bir iletişim biçimi olarak suskunluk” diye tanımlar.
Sayfa 417Kitabı okudu
Irkçı faşizm hiçbir zaman diyalog kurmaz. Kendisini üstün gördüğü iddiasını tartışmaya açmıyor bile. O kadar üstenci, o kadar bağnaz, o kadar kibirlidir. Bugün Gazze’de yaptıklarını gayet normal gösteren bir vehim dünyasında yaşıyor ABD’li veya İsrailli Siyonist ırkçılık. İşgalci olduğu topraklarda insanların direniş hakkını pişkince terörizm olarak görüp kendi varoluş hakkına bir saldırganlık olarak da sunabiliyor. Hani, “bunun da savunulabilir tarafı var mı artık?” dediğiniz yerde çocuğuyla, kadınıyla, doktoruyla, öğrencisiyle, gazetecisiyle, insani yardım gönüllüsüyle katledilen Gazze halkının direniş eylemlerini terörizm, onların katledilmesine itiraz edilmesini anti-semitizm olarak niteleyebiliyor. ... yenisafak.com/yazarlar/yasin-...
Reklam
İslam, bütün peygamberlerin tarihi baz alındığında her çağda üstlendiği mücadelede çağı aşan bir bakış açısına, felsefi konuma sahip olsa da gerçeklerden hiçbir zaman kopuk ve uzak bir hayalin peşinde sürüklememiştir. Verili çağda mümkün olanın politikasını takip etmiştir.
Halk bir dini değil, o dini temsil iddiasındaki kişileri reddeder, yönetime layık ve ehil görmez, bundan dolayı reddeder.
Halk hangi din iddiasının doğru hangisinin yanlış olduğuna karar vermek için oy kullanmaz. Elbette bazen tercihlerini dini açıdan kendisine daha yakın veya daha uzak bulduklarına göre kullanır, ama genellikle can alıcı, dünyevi, gündelik sorunlarını kimin çözeceğine göre hareket eder.
İslam demokrasiye alternatif değildir, çünkü ikisi aynı kategoride şeyler değildir. İslam bir din, bir dünya görüşü, bir hayat tarzıdır. Demokrasi ise sadece yönetimle ilgili hususlarda uygulanabilecek bir dizi teknik ve kuraldan ibarettir. İslam ve demokrasi karşıtlığı kategorik olarak İslam ve trafik kuralları karşıtlığından farksızdır. İslam'ın Müslümanların içtihadına bırakmış olduğu hususlarda bulunmuş ve uygulanabilecek yollardan bir yoldur. Elbette tek yol değildir ve elbette demokrasi daha iyi bir yönetim için bulunabilecek en iyi yol olarak da görülmemelidir.
Reklam
·
Not rated
Konuyla ilgili zihnî kodlarımızın ve bakış açılarımızın muhtemelen zıt, hiç değilse çok farklı olma ihtimali yüksek bir yazarımızın bu kitabına, kitaplığımda oturum izni verdim; kaybettiğim bir şey var mı peki?..Niye olsun ki...
İslam ve Sekülerleşmenin Kaynakları
İslam ve Sekülerleşmenin KaynaklarıYasin Aktay · Tezkire Yayınları · 20175 okunma
144 syf.
·
Not rated
Napolyon
1798 de yılında Osmanlı toprağı olan Mısırı işgal eden Napolyona Papa nın "çok sevgili oğlum" diye hitap ederken Mısır halkının "Sultan-Elkebir [büyük Sultan]" dediğini Ve hatta Mekke şerifinin de "kutsal Kabenin koruyucusu" unvanını verdiğini biliyormuydunuz. Ben Şaşırdım da sizde şaşırın istedim
Bir Müslüman Irkçılık ve Milliyetçilik’e Nasıl Bakmalı?
Bir Müslüman Irkçılık ve Milliyetçilik’e Nasıl Bakmalı?Bekir Biçer · Beyan Yayınları · 202142 okunma
"Neticede demokrasi vahyedilmiş bir din değildir. Ona İslam adına kategorik olarak karşı olmayı gerektiren bir durum yoktur. Elbette onu adeta bir din, bir ideoloji olarak benimseyip yüceltmenin de bir gereği yoktur."
Sayfa 135 - Beyan yayınlarıKitabı okudu
181 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.