Güzel Taktik:)
Nihat Bey'in eşi edebiyat muallimi idi. Buna rağmen, evde kitaba katlanamazdı. Kitapları 'kuma' gibi görüyor, sabredemiyordu. Ama Nihat Bey'in kitapları da gerçekten fazla idi. Bir oda tamamen kitapla doluydu. Öyle ki, odanın ortasında bir sandalye koyacak kadar yer vardı. Bu hal de tabiatıyla hanımını deli ediyordu. Bazen Hoca'nın Üsküdar Doğancılar'daki evine giderdik. Oradaki sohbetlerimizde, evdeki bu kitap meselesini kıs kıs gülerek anlatmıştı. Eşi eve kitap almasını istemediği için, Hoca sabah çıkarken koltuğunun altında kitaplarla çıkıyor, hanımına da "Bak hanım, bunları buradan götürüyorum. Akşam geldiğimde yeni kitap getirdiğimi sanmayasın," diye de haber veriyormuş. Tabii, sabah üç kitapla çıktıysa, eve akşam beş kitapla dönüyormuş Nihat Bey. Bu usulle, epey kitabı 'kaçak' olarak eve sokmayı başarmış. Bunu bize kendisi anlatmıştı.
Ali Emiri'nin İzinde
Ali Emiri'nin İzinde
Mü’minlerin Emı̂ri Hazret-i Ali şöyle buyurmuştur: “İmânâ göre sabır, bedene göre baş gibidir.”
Reklam
MU-AZ-ZAM
İnsanlık hakikati, sonrasında, geri kalan akılların, nåtık feleki nefslerin ve diğer nefslerin suretinde ortaya çıkmış, sonra tabiat ve külli heyůlå suretinde, sonra basit ve bileşik cisim suretinde ortaya çıkmıştır. Bunu Müminlerin Emiri, Allah'ın yeryüzlerindeki dostu, muvahhidlerin kutbu, 'Ali bin Ebi Tà lib'in -Allah onun yüzünü ağartsın- insanlara yönelttiği bir hutbesinde söylediği şu sözü desteklemektedir: "Ben Bismillah'taki bå'nın noktasıyım. Ben kendisiyle ilgili olarak kusur işlediğiniz Allah'ın tarafıyım. Ben, Kalem'im. Ben, Levh-i Mahfüz'um. Ben, Arş'ım. Ben Kürsi'yim. Ben, yedi göğüm. Ben, yeryüzleriyim." Ta ki hutbesinde sahv/uyanıklık haline döndü, kendisinden birliğin tecellisinin hükmü kalktı, beşerlik alemine döndü ve Hakk kendisine çokluğun hükmüyle tecelli etti, böylece özür diledi ve kulluğunu, zayıflığını ve ilahi isimlerin hükümleri altında boyun eğdiğini ikrar etti. Bu yüzden şöyle söylenmiştir: Kâmil insan, tıpkı Hakk'ın bütün varlıklarda gezip aktığı gibi gezip akar ve bu, Hakk'tan Hakk ile halka doğru olan üçüncü yolculuktadır. Bu yolculukta kamil insanın kemåli tamamlanır ve hakka'l-yakine ulaşır. Buradan da sonluğun ilklik ile özdeş olduğu anlaşılır ve "O, Evvel'dir / İlktir ve Ahir'dir/Son dur, Zahir'dir/ Açık'tır ve Bâtın'dır / Gizli'dir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. ayetinin sırrı ortaya çıkar
Ketebe YayınlarıKitabı okuyor
Peygamber (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimi iki kişi helâk eder. Bunlar, günahkâr âlim ve cahil zâhiddir.”Hz. Peygamber’e “Kötülerin en kötüsü kimdir?” diye soruldu. O da “Âlimlerin kötüleridir.” şeklinde cevap verdi.Müminlerin emiri Hz. Ali: “Belimi iki kişi büktü. İbadetiyle cehalete sevk eden cahil zâhid, ilmiyle fâsıklığa davet eden âlim.” dedi.
Şerif Ali Haydar Paşa’nın, Mekke Emiri olarak Medine’ye gelişi, Hicaz çölleriyle çevresinde bazı şeyhler tarafından pek iyi karşılanmıştı. Esasen Ali Haydar Paşa da Hazreti Peygamber sülalesinin hayatta olan evlatları arasında, her bakımdan en seçkinlerinden biriydi. Evlatlarını da kendisi gibi Türk kültürüyle yetiştirmiş ve Türk - Arap kardeşliğiyle beslemişti.
Sayfa 65 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Asi Şerif Hüseyin yerine, Padişah iradesiyle tayin edilip, İstanbul’dan Medine’ye gönderilen Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa, Sadrazam Talat Paşa’ya; ”Enver Paşa Hazretleri, kendisiyle vedalaştığımda “Beni evlat kabul ediniz.” demek lütfunda bulundular. Ben de: “Sizin gibi evlat ile iftihar ederim.” Bir evlada düşen vazifeler çoktur, iki gözlerinden öperek yardımını beklediğimi lütfen ihtar buyurunuz.”
Sayfa 62 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) iki kesimi kendisinden kesinlikle uzak tutmuş ve onları itmiştir: 1- Sinsi ve zeki münafıkları 2- Dindar ahmakları Ali Şia'sı olduğunu iddia eden ve onu gönülden sevip onu imam olarak seçenler için bu iki ders yeterlidir sanırız. Ali Şia'sı bunu dikkate almalı, münafıkların oyununa gelmemeli, keskin görüşlü olmalı, dış görünüşe aldanmamalıdır. Zira İslâm dünyası bugün bu iki derde müptela durumdadır ve ne çekiyorsa sinsi ve zeki münafıklarla, dindar camianın basiretsiz ve cahil kesiminden çekmektedir.
Sayfa 158 - Kevser YayınlarıKitabı okudu
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
KIRKLAR TEPESİ - DİCLE NEHRİ - ON GÖZLÜ KÖPRÜ - GAZİ KÖŞKÜ MANZARASI Ahmet Arif, Sezai Karakoç, Cahit Sıtkı Tarancı, Ali Emiri Efendi gibi nice sanatçılar, yazarlar, şairler yetiştirmiş peygamberler ve sahabeler diyarı Diyarbakır…
Hayatın hayvanî boyutundan başka bir şey düşünmeyen kimseler, gerçekten insanî kişiliklerini kaybettikleri hâlde onu aramamaktadırlar. Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Kaybettiği eşyayı bulmak için çalıştığı hâlde, kaybettiği kendi (insanî) nefsini bulmak için çaba harcamayan kimseye şaşarım. İnsanın dünyada, insanî ve gerçek kişiliğini kaybetmesinden daha kötü ve daha acı bir hüsran yoktur. Öyle insanların elinde hayvanî bir yaşam tarzından başka bir şey kalmamıştır.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.