Sonu hüzünle biten bir kitap olsada, aslında bizlere ders çıkarılacak nitelikte bir hayat hikayesini anlatan
İrem Uzunhasanoğlu kaleminden okuduğum ilk kitabı. Gayet akıcı ve sürükleyici olan bu kitabı okurken, olay örgüsü biraz karışık gibi geldi bana ama yine de aynı bir dizi izlediğimizde, Acaba haftaya neler olacak? merakıyla ayracı bıraktığınız yerde,
sen geliyorsun içimin dağınıklığı toplanıyor. baş köşede beş yüz yıldır var gibisin. ellerim seni biliyor. yüzüm sana tapınak.
sen varsın, evim ömrüm sen kokuyor. bütün kötüler şehri terk ediyor ve hiçbir kötülük barınmıyor yurdumda.sen geliyorsun mahallemde çocuklar koşturuyor.en güzel şarkıları dinliyorum seninle konuşurken. beş yüz yıldır seviyormuş seni kalbim.içimdeki eşyalar yer değiştiriyor. sen geliyorsun her şeyi unutuyor aklım.aklım güzelliğini almıyor. senin adın ağzımdan çıkarken,dünyanın en güzel kirpikleri yan yana diziliyor.sanki denize bakar gibi gülümseyişin takılıyor ellerime.sen geliyorsun, ben kalamıyorum kendimde.
''Sana bakınca aklıma ne geliyor,biliyor musun,Pamuk?''
İç çektim en içlisinden.
''Bela paratoneri?''
Güldü bu cevabıma.Ama kendi cevap vermek için hiç beklemedi.
''Vatan.''
Konuşmadım.Konuşamadım.Öylece baktım dünyanın en güzel kehribarlarına.Sarı ve yeşille bezenmiş en güzel tonlara.Ben oyuntumdaki eli yavaşça gidip geldi kıvrımlarımın üzerinde.''Bu kız varya,diyorum,''dedi.''Benim vatanım.Evim.Yurdum.Sığınağım.Edirne'den Kars'a karış karış toprağım.İzmir'in dağlarında açan en güzel çiçeğim,mavi mavi bakan Atatürk'üm,neşe saçan cumhuriyetim.''Alnını alnıma yaslayıp burnunun ucunu narince değdirdi yanağıma.''Ellerin,parmakların,dudakların,gülüşün,bakışın,tenin,kokun,vatanımın binbir parçası.''diye devam etti müptelası olduğum ses tonuyla.''Kutsal,korunası,tapılası,uğruna ölesi...''Dudağımın kenarındaki yaranın üzerine minik bir öpücük bıraktı.''Benim...''
Benim evim, yollar.: Ev, deyince duvarlardan oluşmuş beton yığınları gelir aklımıza değil mi? Oysa, en iyi evi olmayan biri bilir çok daha fazlası olduğunu. Bir evin ev olması için, bir çatıya, bir betona ihtiyaç duymadığını. “Evim sensin.” romantizmine girmeyeceğim korkmayın. Çünkü çok daha fazlasıdır bir ev. Herkese göre tanımı değişkenlik
"Evim bana; "Beni terk etme; çünkü burada geçmişin ikamet ediyor." diyor. Ve yol bana; "Gel beni takip et; çünkü ben senin geleceğinim." diyor.
Ve ben her ikisine de; "Benim ne geçmişim, ne de bir geleceğim var. Burada oyalanıp kaldığım takdirde, kalışımda bir gidiş vardır; gidecek olursam da gidişimde bir kalış vardır.
Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirecektir." diyorum. Hayatın adaletine karşı nasıl nankörlük edebilirim, yerde yatanların düşleri hani o kuş tüyü yataklarda uyuyanların düşleri kadar güzel olduktan sonra?"
-Halil Cibran
(Kum ve Köpük, Arkhe Yayınları, İstanbul, 2016, s.63)
“Bu kız var ya, diyorum. Benim vatanım. Evim. Yurdum. Sığınağım. Edirne’den Kars’a karış karış toprağım. İzmir’in dağlarında açan en güzel çiçeğim. Mavi mavi bakan Atatürk’üm. Neşe saçan Cumhuriyetim.”
Sevdiğini alamayan bütün müezzinlere...
Bir trapezin durması gibi suya
İçime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla
Başın kaşın yarılsa diplerime çarparak
Kanın karışsa suyuma
Yerin bütün kanunlarına kusarak
Ben sana bulanayım sen bana...
Bu kız var ya diyorum. Benim vatanım. Evim. Yurdum. Sığınağım. Edirne'den Kars'a karış karış toprağım. İzmir'in dağlarında açan en güzel çiçeğim, mavi mavi bakın Atatürk'üm, neşe saçan cumhuriyetim.