Ama işte her zaman olduğu gibi hayali acılar gerçek suçların üstüne çıkıyor: Ah! Zihnimizdeki canavarlar ve hayaletlere kulak asmak yerine, gerçek hayattaki kötülüklerle yetinseydik zavallılığımız ne kadar katlanılır, hayat ne kadar güzel olurdu.
"Milli Eğitim'in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir." (Mustafa Kemal Atatürk)
Sayfa 189 - Elma YayıneviKitabı okuyor
Reklam
“Kafama bir düşünce saplandı: Yaşamımda ilk kez, onca şair tarafından dile getirilen, onca düşünür tarafından nihai bilgelik olarak ortaya konan gerçeği gördüm. Gerçek: İnsanın özleyebile­ceği nihai ve en yüksek hedef, sevgidir. O anda, insan şiirinin ve insan düşünce ve inancının vermesi gereken gizin anlamını kav­radım: İnsanın sevgiyle ve sevgi içinde kurtuluşu. Dünyada hiç­ bir şeyi kalmayan bir insanın, kısa bir an için de olsa, sevdiği in­sana ilişkin düşüncelerle ne kadar mutlu olabileceğini anladım.”
"Beni yazmaya iten sebepleri açıklayacağım." "Bu sebeplerin ilki; dinin doğal ve insani güçlerin çıldırtıcı korkusu ve kiliselerin çıkarcı dogmatizmi nedeniyle batıl itikada dönüşerek, bozulmasıdır. Açık ya da gizli iç savaş (tabi anlaşmazlıklar despotizm tarafından ortadan kaldırıllmadıkça) ile kitlelerin tutkularının iktidar sahipleri tarafından yönlendirilmesi de bundan kaynaklanır." Satırların devamında, "itaatten başka amacı olmayan "vahyedilmiş bilgi" ile evrensel insan anlığının ulaşabileceği ve sadece Doğa ile ilgili olan -geçici olarak bilim ya da akıl diyebileceğimiz- "doğal bilgi"; bu iki tür bilginin hiçbir ortak noktası yoktur, bu bilgi türleri, kendi alanlarını en ufak bir çatışma olmaksızın işgal edebilirler." der. Bu bilgi ve dolayısıyla, bilim sınıflamasından başka, birinci bilgi türü ile tolerans ve inanç özgürlüğü, ikincisi ile devletin güvenliği esas olmak üzere bireysel özgürlükler, kamusal yaşamın düzenlenmesi için özgürlükçü bir hukuk ortaya çıkacaktır. Bireyi ve toplumun mutluluğunu esas alan bu yönetimin demokratik, özgür bir cumhuriyet olması muhtemeldir. Yaşadığı dönemde, "Amsterdam Özgür Cumhuriyeti" gibi, "görece" özgür bir yönetimin iş başında olması, Spinoza'nın bu düşünceyi savunmasında katkısı olmuştur denilebilir. Paradoksal bir biçimde, bu dönem, Spinoza’nın da mahkûm edildiği, mutlak monarşi yanlıları ve teologların etkisinin de büyük olduğu, "gerçek dinin" de felsefenin de tehdit altında olduğu bir dönemdir aynı zamanda.”
"Gerçek anlamda yaşamak istiyorsan ye, iç, keyfine göre harca, çünkü hayat bir laboratuvarın ya da bir dükkânın tahta iskemlesinde ya da deri koltuğunda çalışmaktan ibaret değil..."
Bir zekayı, ancak içinden çıkmayı ken­di kendine zorunlu gördüğü takdirde çıkabileceği, keyfi bir çembere kapatandır hoca dediğimiz. Cahili özgürleştirmek için insanın ken­disinin özgürleşmiş olması, yani insan zihninin gerçek gücünün bi­lincinde olması gerekli ve yeterlidir.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.