ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
380 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Sorgulamayı temel alan bilim ile dogma'yı temel alan din örtüşür mü?
MÖ. 8000-3000 yılları arasındaki Neolitik Devir'de (Cilalı Taş Devri), ürünün bollaşması için ayinler, festivaller, adaklar iyice gelenekselleşmişti. İnsan bilinci açık­layamadığı her şeyi tanrılara bağlıyor, gücünden çekindiği, umut bağladığı her şeyde tanrılar icat ediyordu. Marks'ın da dediği gibi; "(insanlar) kendi beyinlerinin
İslamiyet ve Bilim
İslamiyet ve BilimErdoğan Aydın · Kırmızı · 200848 okunma
Reklam
Osmanlı hukukunun Romadan etkilenmesi
Osmanlılar da, kendi hukuklarını üretirken, İslamdan olduğu kadar, artık yaklaşık bin yıllık bir geleneği olan Justinianus Kodeksi’nden de yararlanmayı ihmal etmediler. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü kanunnameleri, tıpkı Roma’da olduğu gibi, çok hukukluluğun üstünde bir çeşit üst-hukuk işlevi gördüler.
187 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Alper abinin bilim üzerine yazdığı 5 makaleden müteşekkil bir kitap. Kitap ismiyle müsemma olarak Darwinizm meselesini konu edinse de bilim özelinde bir çok istismarı da anlatıyor. Hele hele Darwinizm meselesinin istismarı evlere şenlik. Kitap bu alanlar bizzat ilgilenenlerin künhüne vakıf olmaları daha kolay olabilir. Ama benim gibi konuyla pek alakası olmayan okuyucuların da ilgisini çekmesi benim için güzellik olmuştur. Allah abiye selamet versin, âmin.
Darwin ve Osmanlılar
Darwin ve OsmanlılarAlper Bilgili · Vadi Yayınları · 201890 okunma
Ve din dersleri hocasının resmini yapan kurşunkaleminle yık Mızraklı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini.. Sen kendi cennetini kara toprağın üstünde kur. Coğrafya kitabıyla sustur, seni "Hilkati Âdem'le aldatanı.. Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet, sadece bilimsel materyalizmin değil, diyalektik materyalizmin de etkisi altındadır. Dolayısıyla din, ona göre sadece bir masal, hurafe değil; aynı zamanda insanların, sömürü ilişkilerini doğru okumasını engelleyen bir öğretidir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Son olarak şu nokta vurgulanmalıdır ki, Türk seküler düşünürleri Galileo hadisesini orada, bizden uzakta yaşanmış bir olay olarak görmemiş, onun bugün de farklı aktörlerce tekrar tekrar yaşandığını düşünmüşlerdir. Onlara göre Atatürk ve onun takipçileri, karanlığa karşı aydınlığın, yani bilimin yanında yer almaktadırlar ve almalıdırlar. Karanlık ise varlığını sürdürmek için dogmalara, dinlere ihtiyaç duymaktadır. Sınırların bu denli net olduğu bu dünya tasavvurunda, Abdullah Cevdet'in de belirttiği gibi bilimin yanında yer alma, bir tercih olmaktan çıkmış, modern dünyada varlığını korumak isteyenler için bir mecburiyet halini almıştır. Sonuç olarak Türkler, Galileo'yu Voltaire, Draper ve White'ın sunduğu gibi dine karşı mücadele etmiş bir figür olarak tasvir etmekle kalmamış, ona Türkiye özelinde yeni sembolik anlamlar yükleyip, onu Türk toplumunu sekülerleştirme yolunda görevlendirmişlerdir.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Bu seküler düşünürlere göre, bilimle dogmanın/dinin, aydınlıkla karanlığın mücadelesinde Atatürk'ten beklenen, bilimin yanında yer almasıdır. Atatürk'ün takipçileri de bu mücadelede doğru tarafta durmalı, din ile bilim arasında bir çatışma yokmuş gibi davranmamalıdır. Şengör, modern Türk insanının takınması gereken ideal tavı açıklarken bilimsel bir akla sahip insanların Atatürk'ten "Allah'ın lütfu" olarak bahsetmesinin dahi kabul edilemeyeceği uyarısında bulunur. Bilimsel zihin, bu kavramları reddetmelidir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren tepeden inmeci sekülerleşme, önemli komplikasyonlara vücut vermiştir. Devletin laik yasalarla yönetilmesini yeterli görmeyen elitler, toplumun da sekülerleşmesini arzulamıştır. Yönetici elit, Diyanet de dâhil olmak üzere çeşitli devlet kurumları yoluyla halkı "bilinçlendirme" yoluna gitmiştir. Ancak sekülerleşme beklendiği kadar hızlı gelişmemiş, zaman zaman ortaya çıkan sekülerleşme karşıtı hareketler endişe uyandırmıştır.
Sayfa 125Kitabı okudu
Osmanlı döneminde, geri kalmayı, doğa bilimlerini icra etmeyip metafiziksel sorularla uğraşmakla açıklayan bu aydınlar, gücü ellerine geçirince hayallerini gerçekleştirmeye girişmişlerdir. Atatürk, sadece Cevdet'in değil, Jön Türklerin hayalleri arasında yer alan din adamları sınıfının gücünün daha çok kısıtlanmasını, devlet kurumlarının ve özellikle de eğitim kurumlarının dini öğelerden "arındırılmasını" hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. Hilafet kaldırılmış, Batı hukuku benimsenmiş, eğitimde sekülerleşme yaşanmış hatta daha da öteye gidilerek özel alana müdahele edilmiş; tarikatlar yasaklanmıştır. Sekülerleşme, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren temel hedeflerden birisi olagelmiştir. Zaman zaman bu hedefi engellediği düşünülen eylem ve fikirler askeri güç kullanılarak bastırılmıştır.
Sayfa 112Kitabı okudu
Bu noktada Şükrü Hanioğlu'nun da belirttiği gibi Atatürk'ün bu fikirlerinin zamanın ruhuna uygun olduğu, aynı fikirlerin Atatürk'ün mensup olduğu çevre tarafından da benimsendiği hatırlanmalıdır. "Bilimcilik" diye de tanımlanan, bilimin diğer tüm bilgi türlerini geçersiz kıldığı, bilimin her konuda hakem ve rehber sayılması gerektiği, eninde sonunda bilimin dini alt edeceği fikri Atatürk ile başlamamıştır. Bu eğilimin Osmanlı'da başladığı, Atatürk'ün bu görüşü yaratmak bir yana, bu görüşten etkilendiği unutulmamalıdır.
Sayfa 111Kitabı okudu
248 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.