Palyaço gülleri severdi. Küçükken rengarenk onlarca gülün arasında hayatı romantize ederek uçsuz bucaksız hayaller kurardı. O gülleri hiç ayırmadı toprağından palyaço hiç koparmadı onları sadece izledi. Sonra bir gün onları tanımak istedi onlara dokunmak, koklamak, avuçlarında varlıklarını hissetmek. Palyaço kökünden çekti çıkardı gülü. Gül güzeldi çok güzeldi hemde. Uyuşturucu bi kokusu vardı. Yumuşacık yaprakları. Derken dikenleri farketti palyaço. Gülün dikenleri. Bu kadar eşsiz bir varlık savunmasız kalamazdı tabiki. Dikenleri onu korurdu. Tabi kopmadan önce onları kullanabilseydi. Gül dikenlerini batırdı. Palyaço gülün güzelliklerini dikenin verdiği acıdan üstün tuttu. Gül palyaçoya palyaçoysa güle zarar veriyordu. Farketmediler. Gül solmaya başladı. Palyaço anladı sonunda, kıyamadı kendine kıyana. Gülün kökü ona hayat verebilirdi. Yeniden nefes olabilirdi ona toprak. Tek gereken palyaçonun fedakarlığıydı . Son kez kokladı sevdi dikenlerine son kez batırdı tenini. Ve onu aldığı yere, ait olduğu yere geri bıraktı. İkisi de birbirine uzaktı ama izleri vardı birbirlerinde. Palyaço güllerin dikenleri olduğunu öğrendi. Güzel koktuklarını da ve onların sadece toprağa ait olduğunu da. Gülse ne öğrendi hiç bilemedik. Ama palyaço ve gül tanıştı gülün kokusu, kanı palyaçoya palyaçonun parmak izleri de güle karıştı. Tanışmaları da böylece geçti gitti.
160 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
#Okudum #KitapYorum #TalihsizRandevu #ŞebnemÖzbey #SiyahBeyazYayınları #Roman #151Sayfa #Papatyakitaplığı
Talihsiz Randevu
Talihsiz RandevuŞebnem Özbey · Siyah Beyaz Yayınları · 20241 okunma
Reklam
Kendimi Keşfediyorum Mardin'in Sokaklarında
İçimde bir dünya var, tıpkı Mardin'in gün batımında gökyüzüne yansıyan renk paleti gibi. Bazen rengarenk anılar parıldar, bazen de hüzün bulutları kaplar içimi. Sindirilmemiş güzellikler, yaşanmamış hayaller ve keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gibi... Cehaletin karanlığı da yok değil. Bilmediklerim ve anlamadıklarım gölge gibi uzanır bazen. Ama bu karanlık, öğrenme arzumun ışığıyla aydınlanır. Aşkın ateşi de yanar içimde, tıpkı Mardin evlerinin pencerelerinden sızan ılık ışık gibi. Bu aşk, insanlara, hayata ve tüm güzelliğe dair bir tutku. Bazen nafile ve ulaşılmaz görünse de, bu aşk beni ayakta tutan ve yaşama sevinci veren güçtür. Mardin'in gün batımı gibi, içimdeki dünya da her an değişir ve dönüşür. Renkler solar, yenileri açar. Karanlık ve aydınlık, umut ve hüzün iç içe dans eder. Bu karmaşıklık ve değişkenliktir beni ben yapan. Bu yüzden kendimi keşfetme yolculuğuna çıkmaktan asla vazgeçmem. Tıpkı Mardin'in sokaklarında kaybolup her köşede yeni bir güzellik keşfetmek gibi, ben de kendi içimde keşfedecek çok şey olduğuna inanıyorum. Bu keşif yolculuğu zor ve yorucu olabilir, ama her adımda öğreniyor ve büyüyorum. Biliyorum ki, bu yolculuğun sonunda kendimi daha iyi tanıyacak ve gerçek benliğime ulaşacağım.
Annem ve babam, bana karşı hiçbir zaman, o sevgi dolu ve ilgili anne babalar gibi olmadılar. O yüzden ben de küçüklüğümden beri kendimi, rengârenk hayaller kurarak mutlu etmeyi öğrendim. En sevdiğim hayalin rengi ise beyazdı. Beyaz bir gelinlik... Beyaz, mutluluğun, aşkın ve bir gün kendi yuvamı kurabileceğimin müjdecisiydi. Bu evde kavuşamadığım huzura, kendi kurduğum yuvada sahip olacağıma gerçekten inanarak büyümüştüm.
Alaçatı
Hayaller gibi rengarenk... Alaçatı hatırası*
Huzur ve mutluluğun yuvası
....“Beyaz Orman halkının yaşadığı tüm acılar, tıpkı bu kapkara kaya gibi yerinden hiç hareket etmeden sadece geçmişin toprağında kendine yer bulsun. Bulsun ki o acılar Beyaz Orman’ın beyaz günlerinin ruhuna asla gölge düşürmesin. Beyaz Orman’ın geçmişine kan ve gözyaşı şeklini verdi; bundan sonra geleceğine de rengarenk umut ve hayaller şekil versin. Beyaz Orman toprakları huzur ve mutluluğun yuvası olsun. Huzur ve mutluluk, en beyaz, en saf ve pürüzsüz haliyle bu topraklarda sonsuza kadar yaşasın.”..... sayfa 49, ikinci paragraf
Sayfa 49 - Yazar Ak HanKitabı okudu
Reklam
199 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.