Şahruh döneminde tekrar beliren Timurlular tehdidi, siyasal bir bunalıma yol açmış ve bu süreç özellikle hânedanın kökenlerine vurgular yapılması yönünde refleksler doğurmuştur. Bu itibarla II. Murad döneminde Yazıcızâde Ali'nin Tevarih-i Âl-i Selçuk'una eklediği, hånedanı Oğuz Hân'a dayandıran şecere, dönemin tarihçilerini de etkileyerek Tevarih-i Âl-i Osman geleneğine yerleşmiş görünüyor. Osmanlı hânedanına etnik, dinî ve politik meşruiyet sağlamak kaygısıyla yapılan bu eklemeler, bir bakıma Yahşi Fakih geleneğinden sapma noktalarını da yansıtmaktadır. Söz konusu tarihlerde Osmanlı hânedanına, yalnızca köken bakımından değil, dini bağlamda da bir meşruiyet zemini yaratma girişimi görülüyor. Hanedanın kökeni Oğuz Hân'ın en büyük oğlu Gün'ün en büyük oğlu Kayı'ya dayandırılırken, diğer yandan da hânedan kurucusu Osman'ın, gelenek içerisine özenle yerleştirilen rüya motifleriyle Tanrı tarafından seçilmiş kişi olduğu kurgusu vücuda getirilmiştir.
Sayfa 26 - Kronik KitapKitabı okudu
Tevarih-i Âl-i Selçuk
“Oğuz Kağan buyurdu: Yemeği acıkınca yemek gerekir ki tadı ola. Söz vakti gelince ve gerekince söylene ki anlamı ola. Uyku vakti mutlaka uyumak gerekir. Uyku vakti uyuyan erkek çocuklar kuvvetli olur. (TAS/34)”
Sayfa 38 - Ötüken Neşriyat, 2. Basım, İstanbul-2019Kitabı okudu
Reklam
Tevarih-i Âl-i Selçuk
“Oğuz Kağan buyurdu: Hırsızların terbiye etmek için sadece kulağını çekip bırakmak; kurdu yakalayıp yemin ettirdikten sonra bırakmaya benzer. Hırsız, harami ve fesatçılara güvenmek doğru değildir. Suçluluğundan emin olunan kişilere kesinlikle gereken ceza verilmelidir. Onu serbest bırakmak veya başka yere sürmek, kuyruğu uzun yılanı kendi evinin önünden alıp komşunun evinin önüne koymak gibidir. (TAS/33)”
Sayfa 37 - Ötüken Neşriyat, 2. Basım, İstanbul-2019Kitabı okudu
Tevarih-i Âl-i Selçuk
“Oğuz Kağan buyurdu: Askerin dört tarafı sarılsa asker, diğer orduya sokulurken yeni doğmuş buzağı gibi sessiz olsun. Fakat savaş başlayınca aç doğan, avının üzerinde nasıl uçuyorsa o şekilde savaşa girsin. (TAS/30)
Sayfa 34 - Ötüken Neşriyat, 2. Basım, İstanbul-2019Kitabı okudu
Tevarih-i Âl-i Selçuk
“Oğuz Kağan buyurdu: Üç bilgenin doğru bulduğu sözü her yerde söylemek gerekir. Her kişi kendi sözünü, başkasının söylediği sözleri üç bilgenin söylediği sözlerle karşılaştırsın. Eğer uygun düşerse onu söylemek olur. Eğer söz, üç bilgenin sözlerine ters ise bu sözü söylememek gerekir.(TAS/30”
Sayfa 33 - Ötüken Neşriyat, 2. Basım, İstanbul-2019Kitabı okudu
Tevarih-i Âl-i Selçuk
“Oğuz Kağan buyurdu: Diyelim ki Oğuz halkı ve beyleri kendi yurtlarında oturup kaldılar. Öğüdümü tutmadılar. Bunlar suya düşüp çıkamayan ite benzerler. Veya kuru sazlık içine atılan oka benzerler. Zira kuru saz içine atılan ok kaybolup gider. Kısaca öğüt tutmayıp yurdunda oturup kalanlar beyliğe yaramazlar.(TAS/29)”
Sayfa 32 - Ötüken Neşriyat, 2. Basım, İstanbul-2019Kitabı okudu
Reklam
Tevarih-i Âl-i Selçuk
“Oğuz Kağan buyurdu: Binlerce yıl sonra hakan olup benim töre ve yasalarıma uyanların devletine gökten yardım gelsin. Daima işleri düzgün olsun. Tanrı onlara iyilik etsin, nimetler versin. Oğuz halkının cümlesi hakana dua etsin. Ömürleri uzun olsun, nimetleri çok olsun. (TAS/29)”
Sayfa 32 - Ötüken Neşriyat, 2. Basım, İstanbul-2019Kitabı okudu
9. asrın ortalarında ilk defa Peçeneklerden (Becinik) şeklinde bahseden İran asıllı İslim coğrafyacısı İbn Hurdadbih'tir. İbn Hurdadbih, Türk ülkelerinden bahsederken Oğuzların Peçeneklerle komşu olduklarını da zikretmektedir. 10. yüzyılda Peçenek ismini Beçenek şeklinde kullanan ise orta çağ İspanyasının en büyük tarihçisi olarak kabul
Türkiye Selçuklu tarihinin 1192/1280 yıllarını kapsamaktadır.
Sayfa 33
43 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.