• Turnalar gidiyor; ben kalıyorum..’
Sayfa 13 - Timaş
Artık görünmüyor mevsimde hüzün Bulutlar bir garip rüyaya dalmış Ufukta güneşi ağlatan yüzün Bir mülteci gibi tenhâda kalmış Toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir Şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir Kaç kere çağırdım seni öteden Turnalar uçurdum gittiğin yere Bin parça eyledin kalbimi neden Ruhum bir başına düştü göklere Bana tebessümle bakıyor
Reklam
"Tanrı'nın ilk yarattığı bir Işık özüydü. Her şey Işık'la başladı. Kör karanlık ve yoğun kütlesinin dışındaki patlamadan. Bu yüzden hâlâ tapınaklarımızdaki ateşe tapıyor ve onu ebediyen canlı tutuyoruz. Ancak sonrasında Tanrı Güzellik'i, Aşk'ı yarattı... Farsçadaki adıyla Mihr... Adı dünyanın tüm dillerinde kutsansın... Nostalji. Biz ona üçlü diyoruz, unutma. "Güzellik, Aşk ve Nostalji kardeştiler, elbette. Henüz var olmayan bir gökyüzünde arka arkaya uçuşan turnalar ya da sığırcıklar gibi Tanrı'nın aklının ışık küresinin içinde uçarak, oynayarak, hep beraber mutlu mesut yaşıyorlardı. Sonra bir gün ayrıldılar. Güzellik, yani ilk doğan çocuk, kendine baktı ve gülümsedi. O gülümsemeden aniden doğdukları söylenir; yağmurdan sonra güneşin istila ettiği çayırdaki çiçekler gibi, binlerce ve binlerce melek. "Onun hizmetinde yaşayan, daima ona yakın ve daima onu izleyen Aşk'ın, o gülüşün ihtişamıyla gözleri kamaştı, şaşkınlığın ve deliliğin sersemliğine yakalandı ve kaçtı. "Nostalji, küçük kardeş, yalnız kalmaktan korkmuş bir hâlde Aşk'ın omuzlarına atladı; sıkıca sarılıp onu daima yanında tutması için yalvardı. "O zamandan beri Aşk, yani Mihr, yaşlı ama hâlâ genç, fakir ama yüksek mertebede, huzursuz bir şekilde dünyayı dolaşır, Nostalji ile yaşar ve onunla insanların ruhlarını ziyaret eder, kayıp Güzellik'e duyulan arzularını uyandırırlar."
Fikr-i Sabit
Ne bileyim ben Kimdi Amerika’yı keşfeden Ne eder beş kere beş Güneyden mi kuzeyden mi doğardı güneş Kaçıncı padişahtı Yavuz Aylardan nisan mı yoksa temmuz Ne bileyim nereye gider turnalar Şeftali ne zaman çıkar Bahçemde gül açmış ya karanfil Umurumda değil Sabahlara dek kadeh elde Aklım fikrim o güzelde.
Sayfa 138 - Can YayınlarıKitabı okudu
Dünyanın, insanın ve gündeliğin kaç bin yıllık dehşetinden uzaklaşmak için, şiir niyetine: "kır böcekleri, ardıç kuşları, bal ve akik sarıları... kar serçeleri, taş bülbülleri, kiraz kuşları... ezan çiçekleri, mercanköşkler, bal petekleri... turnalar, arı kuşları, sabunotları... aksöğütler, süpürge çiçekleri, buhurumeryemler... çoban kaldıranlar, erguvanîler, ah o kuşlar, kuşlar... dere kumruları, saksağanlar, akleylekler... zakkum kokuları, ökseotları, akşamsefaları... çalı bülbülleri, kumkuşları, kervan çullukları... yelkovan çiçekleri, üvezler, zemberek otları... su turnaları, çapkınlar, baştankaralar... kum zambakları, kar sümbülleri, çan çiçekleri... kandil çiçekleri, gülibrişimler, melekotları... çayırdüğmeleri, çobanpüskülleri, karakavaklar... anber ağaçları, çoban dikenleri, su sümbülleri... çalı gölgeleri, taş yoncaları, mühr-ü süleymanlar... kuş iğdeleri, diken ardıçları, kevenler... sıracaotları, keşişbaşları, kaya gülleri..." (Öyle miymiş'ten)
OLSAN DA BİR OLMASAN DA
Artık görünmüyor mevsimde hüzün Bulutlar bir garip rüyaya dalmış Ufukta güneşi ağlatan yüzün Bir mülteci gibi tenhâda kalmış Toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir Şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir Kaç kere çağırdım seni öteden Turnalar uçurdum gittiğin yere Bin parça eyledin kalbimi neden Ruhum bir başına düştü göklere Bana tebessümle
Sayfa 88 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.