Işık Platon’da güçlü bir yönelime sahiptir. Kaynağı olan Güneş’ten yayılır. Varolan her şey İyi’nin ideası olan Güneş’e yönelik olarak düzenlenmiştir. Güneş hatta “Varlık’ın ötesinde” yer alan bir aşkınlık oluşturur. Bu yüzden kendisine “Tann” da denir. Varolanlar hakikatlerini bu aşkınlığa borçludur. Platon’un güneş ışığı bir hiyerarşi oluşturur. Bilgi açısından ele alındığında, görünüşler dünyasının bilgisinden başlayarak duyularla algılananlar dünyasının bilgisi üzerinden idealann kavranabilir dünyasına uzanan basamaklar yaratır.
Sayfa 58 - metis yayınları
Mağaradan zorla ışıklı dünyaya çıkartılan insanı şöyle tanımlar Platon: “Yukarı dünyayı görmek isterse, buna alışması gerekir. Rahatça görebildiği ilk şeyler gölgeler olacak. Sonra insanların ve nesnelerin sudaki yansıları, sonra da kendileri.”Mağaradaki mahpusların gördüğü gerçek dünyanın gölgeleri de ğildir, bir tiyatro oyunu izlerler. Ateş de yapay bir ışıktır. Mahpusların elleri kolları sahneleme tarafından, sahnelenmekte olan yanılsamalar tarafından bağlanmıştır gerçekte. Kendilerini bir oyunâ, bir anlatıya bırakmışlardır. Platon’un mağara meseli, genel yorumlanışının aksine, farklı bilme türlerini değil, farklı yaşam biçimlerini sergiler: anlatısal ve bilişsel yaşam biçimlerini. Platon’un mağarası bir tiyatrodur. Bu meselde anlatı dünyası olarak tiyatro, bilgi dünyasının karşısına konmuştur.
Sayfa 58 - metis yayınları
Reklam
100 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Geçmişi kaydetmek de geleceğe hazırlanmak da pek biz Türklere göre işler değil. Bu bakımdan gerek anne-baba-dede-nine gerekse bebek-çocuk-gençlerle ilgili meselelerde bilgi ve iş üretmeyiz; hassasiyet ve politika ve “manevi değerler”i kendi meşrebimizce abartarak birbirimizi yeriz. Bu birbirini yiyerek beslenme durumu,
#Tarih Dergi - Sayı 88 (Kasım-Aralık 2021)
#Tarih Dergi - Sayı 88 (Kasım-Aralık 2021)#Tarih Dergisi · Kafa Grup Reklam · 20217 okunma
Platon'un mağara algoritması!!!
Gerçek şeylerin gölge ve yansımaları sadece mağaranın dışında mevcuttur. Mağaradan zorla ışıklı dünyaya çıkartılan insanı şöyle tanımlar Platon: “Yukarı dünyayı görmek isterse, buna alışması gerekir. Rahatça görebildiği ilk şeyler gölgeler olacak. Sonra insanların ve nesnelerin sudaki yansıları, sonra da kendileri.”Mağaradaki mahpusların gördüğü gerçek dünyanın gölgeleri değildir,bir tiyatro oyunu izlerler. Ateş de yapay bir ışıktır. Mahpusların elleri kolları sahneleme tarafından,sahnelenmekte olan yanılsamalar tarafından bağlanmıştır gerçekte. Kendilerini bir oyuna,bir anlatıya bırakmışlardır. Platon'un mağara meseli,genel yorumlanışının aksine,farklı bilme türlerini değil,farklı yaşam biçimlerini sergiler: anlatısal ve bilişsel yaşam biçimlerini. Platon'un mağarası bir tiyatrodur. Bu meselde anlatı dünyası olarak tiyatro,bilgi dünyasının karşısına konmuştur.
Durant'e göre toplumun kurucu ilkesi, dindir; toplumu bilgi, akıl, felsefe vb. değil, din kurar ve onun üyelerini bir arada tutan esas bağ, esas dayanışmayı da yine din sağlar. Böylece, uygarlığı yaratan da dindir ve uygarlık tarihi dinle bilgi, bilim, felsefe, kısaca akıl arasında bir gerilimin tarihidir. Durant'e göre de din, şüphesiz, bir efsanedir; ama en büyük efsanedir, daha doğrusu en büyük kurucu efsanedir. Buna paralel olarak daha önce birçok tarih felsefecisinin, bu arada Vico'nun, belli ölçüde İbni Haldun'un da görmüş ve söylemiş olduğu gibi akıl çağı, aslında bir çözülme çağıdır.
Sayfa 239 - serbest akademi yayınlarıKitabı okudu
Dinin en azından şimdiye kadar başka hiçbir şeyin, yani ne sanatın, ne bilimin, ne siyasetin veya felsefenin bu kadar başarılı bir biçimde karşıla­madığı bazı en temel, en hayati işlevlerini birkaç ana başlık altında ifade edebilirim: 1) Din, birinci olarak veya her şeyden önce insanın yaşama­sının, hayatını sürdürmesinin en temel koşulu olan toplumsallığı, yani insanın başka insanlarla bir araya gelmesini sağlamakta, yani toplumu kurmaktadır. 2) Din insana bilimin henüz ortaya çıkmadığı, çıkmasının da mümkün olmadığı çok uzun çağlar boyunca içinde yaşadığı dünya, bu dünyanın yapısı, işleyişi hakkında bilgi vermekte, onun bilgi ihtiyacını karşılamaktadır. 3) Din, toplumu kurmak üzere bir araya gelen insanla­ ra, onu devam ettirmek ve geliştirmek üzere kendileriyle işbirliğine, iş­ bölümüne girmek ihtiyacında, zorunda oldukları daha başka insanlarla da barış ve güvenlik içinde yaşamalarını mümkün kılmak üzere hukuk ve ahlak kuralları, normları vermektedir. 4) Din, insanın sevdiği varlık­ları, yakınlarını kaybetmesi olayı ve kendisinin de bir gün öleceği bilinci karşısında hissetmemesi mümkün olmayan korku ve çaresizliğin yarattı­ğı depresyonu, travmayı önlemek üzere kendisine ümit verici bir gelecek sunmakta, acılarını ve hayal kırıklıklarını azaltmaktadır. Bütün bunların ne kadar hayati şeyler olduğunu, eğer isterseniz evrime ne kadar büyük ölçüde hizmet etme gücüne sahip olduklarını görebiliriz.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.