Küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zanneder de koca dünyayı görmeden yaşar.
256 syf.
10/10 puan verdi
Roman, bir vapurda, Ömer ve Nihat’ın konuşması ile başlar. Hayattan ve her şeyden sıkıldığını, hiçbir şeyin artık kendisini heyecanlandırmadığını anlatmakta olan Ömer, bir anda vapurda bir kız görür ve ona ilk görüşte aşık olur. Ömer, kızla konuşmaya gittiğinde büyük bir şaşkınlık yaşar. Kızın yanında Emine teyzesini görünce, onun uzaktan
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019173,7bin okunma
Reklam
“Hâlâ bizim Ömer’i öğrenemediniz. Küçük bir şey onu muazzam heyecanlara götürebilir. Küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zanneder de koca dünyayı görmeden yaşar, içinde bir türlü aslını öğrenemediği bir kâinat bulunduğuna kanidir.”
Bana mektup verin
Hüsamettin Özkan'ın bulunduğu o görüşmede Enver Ören şark kurnazlığı bile diyemeyeceğim bir şekilde Ecevit'e şöyle bir teklif yapar: -Efendim batıyorum... On binlerce çalışanım işsiz kalacak... Beni kurtarmak sizin bir mektubunuza bağlı. -Nasıl mektup? -Evet, ben para istemiyorum... Bana bir mektup verin, kurtulurum. - Kime yazacağız mektubu? -Ben İsrailli bir bankadan 100 milyon dolar para buldum... Bana o parayı verecekler... Ama İsrail bankası sizden, yani devletin bir bankasından mektup istiyor... Evet ben para istemiyorum, sadece mektup istiyorum. Başbakan Ecevit Hüsamettin Özkan'a döner: -Bakın Sayın Özkan, Enver Bey para istemiyor mektup istiyor... Benim adıma yazın bir mektup, verin gitsin... Hüsamettin Özkan ile göz göze geliyoruz. Türkiye'yi yöneten isim yani Başbakan teminat mektubunun ne olduğunu artık kavrayamaz bir noktadadır. Özkan Ecevit'e dönüyor: -Efendim teminat mektubu zaten para demek, yani devletimizin kefil olması demek.
Sayfa 147Kitabı okudu
"Küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zanneder de koca dünyayı görmeden yaşar."
Orada kaldığımız bir hafta, çocukluğumun en unutulmaz günleriydi. Ovayı aşıp dağ yoluna tırmanmaya başlar başlamaz, incir ağaçlarının yerini zeytinler ve çamlar alıyordu. Yükseldikçe manzara güzelleşiyor, sıcaktan bunalan Selçuk Ovası, sıtma yuvası Cellat Bataklığı bile, taze boyalarla çizilmiş parlak bir tablo halinde iki yanımıza seriliyordu. Küçük Menderes, bir cıva şeridi gibi, kızgın güneşin altında buğulanarak, ta uzaklara, sislere gömülen denize uzanıyordu. Hele Çirkince... Hele bu yedi, sekiz yüz hanelik dağ köyü... Bu kadar güzel bir yere nasıl olup da "Çirkince" adını verdiklerine çocukluğumdan beri şaşar dururum.
Sayfa 109 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ( Öyküler - Çirkince )Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.