Gruptaki kişiler, o kadar ciddi bir şekilde ve o kadar erken yaralanmıştır ki bilinçli tutumları herhangi bir duygusal yakınlığa karşı derin bir inançsızlığa dönmüştür.
Gerçekte insanların bizi sevmesi genelde çok korkunç derecede önemli değildir. Aslında, sadece belirli kişilerin- sevdiğimiz kişiler, birlikte yaşamama ya da çalışmak zorunda olduğumuz kişiler veya iyi bir izlenim yaratmamızın önemli olduğu kişiler- bizi sevmesi önemli olabilir. Böyle kişilerin haricinde sevilip sevilmememiz pek de önemli değildir. Ama nevrotik kişiler; varlıkları, mutluluk ve güvenlikleri sanki sevilmeye bağlıymış gibi hisseder ve davranır.
Bu sevilemez olma hissi çok kez bilinçli bir inanıştır, aksine bir olgusal deneyim bu inanışı sarsamaz. Doğrusu, o kadar sorgusuz sualsiz kabul edilir ki, kişinin canını asla bilinçli olarak sıkmaz ama ifade edilmediğinde bile her zaman bilincinde olmuş bir inanış kadar sarsılmazdır. Genellikle gururun dikte ettiği bir “umrumda değil” tutumuyla gizlenebilir ve bu durumda onu açığa çıkarmak zorluk yaratacaktır. Sevilemez olma inanışı, sevme yetersizliğine çok yakındır; hatta bu yetersizliğin bilinçli bir yansımasıdır. Başkalarından samimi bir şekilde hoşlanabilen bir kişinin başkalarının da ondan hoşlanabileceğine dair hiçbir şüphesi yoktur.
Sevgi nedir ya da sevgi ile kültürümüzde neyi kast ediyoruz? Sevginin kimi zaman üzerinde pek düşünülmeden yakınlık gösterme ve görme kapasitesi şeklinde tanımlandığını duyarız. Bu bazı gerçekleri içerse de, ilgilendiğimiz zorlukları açığa çıkarmaya yardımcı olmak için çok genel kalır.
Başkalarına yönelik temel olumlu bir tutum mudur bu, yoksa kişinin ötekini kaybedeceği korkusundan ya da öteki kişiyi avucunun içine alma isteği mi doğmaktadır?
Sevginin ne olduğunu söylemek çok zor olsa da, neyin sevgi olmadığını ya da ona hangi unsurların yabancı olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz.
Kabaca; istismar etmek, aldatmak, saldırmak, aşağılamak, ihanet etmek, kıskanmak için fırsat kollayan bir dünyada, küçük, önemsiz, çaresiz ve tehlikede olma duygusu olarak tanımlanabilir.
Aşağılık duygularının değeri, kişinin kendi zihninde kendi benliğini alçatması, böylelikle kendini diğer insanlardan daha aşağı koyması ve kendi hırsını gemlemesi suretiyle rekabetçilikle bağlantılı kaygının yatıştırılmasına dayanır.