Ger men men isem, nesin sen ey Yâr?
V'er sen sen isen neyim men-i zâr?
Eğer ben ben isem ey Sevgili, Sen de Sen isen, bu ağlayan ben kimim o zaman?
Fuzûli
Hayret vâdisi ve makâmı, aklın bu konuda âciz olduğunu kavramasıdır.
Nitekim Mevlânâ ne güzel söylemiştir: "Ey Hak yolcusu, sen aklı, zekâyı sat da hayranlığı al. Çünkü zekî olmak, bir konuda fikir yürütmekten ibarettir. Halbuki hayranlık, Hakk'ın san'atına, kudretine şaşırıp kalmaktır.
Hz. Nuh'un oğlu da fikir yürütmüştü. Akıl ve zekâ, sana kibir ve gurur verir. Abdal ol da gönlün düzelsin. Aklı Dost'un aşkında kurban et. Çünkü bütün akıllar, Dost'un bulunduğu taraftadır. Çünkü ruhların da, akılların da çıkış yeri Hakk'tır. Bu sebeple aklı Hakk'ın aşkında kurban etmek gerekir!"
Ruh bedene girip nûru perdelenince nefs, bedenden tecerrüd ile nûru ortaya çıkınca akıl, Hakk'ı ve sıfatlarını bilmesi îtibariyle kalb, Hakk'a yönelip tekrar kuds âlemine kanat açınca yine ruh adıyla anılmaya başlar.
Bendesiyim Kur'an'ın tende oldukça bu can
Ahmed-i Muhtar'ın ayağının tozuyum her ân
Benden bundan başka bir söz nakleder ise her kim
Ben o sözden de, onu nakledenden de incinirim.
Hz.Mevlânâ / Mesnevî