Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sizce Doğan Hocam haklı mı?
AÇIK UÇLU SORULARA GEÇİŞTE YAŞANACAK SORUNLAR Sınavlarda artık açık uçlu sorular sorulacak . Bunu desteklediğimi belirtmek isterim ancak bir yandan çocukların ifade becerilerinin yeterli olmadığını söyleyip diğer yandan birdenbire açık uçlu sorularla sınav yapmak onlar açısından adil değil. Bu durum yüzmeyi öğretmediğimiz bir çocuğu denize atıp
Karnım Değil Kalbim Aç
Bugün bir söze denk geldim. Alişan Kapaklıkaya' nın kitabındandı. Söz şuydu: "Kalbini doyuramadım." Çok etkilendim. Ve şöyle düşündüm: Çocuk söz konusuysa karnını doyurmak üstünü giydirmek ve korumak yeterli oluyor. Peki ya o çocuğun kalbi? Çocuğun midesi aç değil ama ya kalbi? Bazı çocukların kalbi ben açım, sevgiye, ilgiye, şefkate açım diye bağırıyor. Ama duyamıyoruz. Çünkü çocuk yetiştirmeyi sadece temel ihtiyaçlarını karşılamak olarak algılıyorlar bazı aileler. Peki bu çocuk bir gülüşü, bir övgüyü, bir saçının okşanmasini hak etmiyor mu ? Neden çocuklara sevgi hissetirilerek gösterilmez. Anlıyorum bazı aileler kendi ailelerinden sevgi görmediği için çocuğuna sevgi gösteremiyor. Ama size yapılanın sizi nasıl canınızın yaktığının az çok farkındasınız. O zaman aynı acıları çocuklarınıza çektirmeye gönlünüz nasıl razı geliyor. Sevgiyi bilmiyorsak öğrenebiliriz. Bu hayatta hiç bir şey için geç değil. Çünkü hayat insanın isteği yerden başlar. Sevgi diye bir ders olsa acaba kaç aile okula giderdi? Büyük bir ihtimalle biz sevgiyi biliyoruz. İşte her istediği oluyor çocuğun ne gerek var dersle falan derdi bazıları. Sevgi düşündüğünüz kadar zor bir şey değil. Çocuğunuz gözlerinin içine bakın ona önemli olduğunu hissettirin. Afacanlık yaptığın da yüzüne tokatı değil sevgiyi basın. Yanlış davranışlarını konuşarak, çocuğun o davranışın bedelini yaşayıp öğrenmesi ile çözün. Çocuklar yemekle doysa bile kalbini doyurmadığınız çocuk ömür boyu kapanmayan bir yara taşır. Sevgisizlik ekilen yürekte hissizleşir. Elif SEVİL 🦋
Reklam
Tehlikenin Farkında mıyız?
Özlem Zengin, Akp’nin muhafazakar kanadından. Buna rağmen akp yeni ittifaklarıyla yobazlığını o kadar ileri taşıdı ki Özlem zengin bile özgürlükçü bir pozisyonda kalmış oldu. Daha geçen gün 6284 sayılı kanun maddesinin tartışılmasına karşı olduğunu belirten Zengin bugün bu duruşundan geri adım attığını -yer yer kendi zümresine de sitem ederek- beyan etti. Bu ne demek? Bu şu demek; kadınları eve kapatacaklar, istedikleri zaman istedikleri kadar dövecekler ve katledecekler. İktidarın “kadınları” açısından sorun yok. Çünkü diledikleri zaman Avrupa’ya veya Amerika’ya gidip rahat bir nefes alacaklar, tam burslarla yurt dışında istedikleri gibi okuyacaklar ama Türkiye’deki kadınlar için şu tartışılıyor olacak: kadınlar okula gitsin mi gitmesin mi? Bunun distopik olduğunu düşünüyorsanız emin olun İran’da Afganistan’da muhtemelen ilk zamanalar böyle düşünmüşlerdir. Ve burdan geri dönüş yok çünkü İran’da ve Afganistan’da olmadı.
Acıya şahitlik
Bir apartman görevlimiz vardı, İbrahim abi Otururuz aynı binada Karşı karşıya. Ne olduysa olmuş bugün, -Belki de değil bugün, sessizleşmiş dediler, bir haftadan beridir- Karar vermiş kendini asmaya. Nedendir, niçindir kimse bilmiyor. Evden çıkmış sabahtan telefonu yaptırmaya diyerek... Saatler geçmiş yokmuş ses İbrahim abiden, o sessiz, kendi
Koro/ Leschoristes Filmi
Bir vahşi doğaya pardon yatılı bir okula atanan, öğrencilerin yumurta kafa diye adlandırdığı müziği bırakmış eski bir müzik öğretmeni olan yeni mümessil Mathieu. Bu okulda baskıcı bir öğretim var ve çocukların çoğu da tabi ki problemli. Bu geleneksel ve baskıcı öğretimde Müdür ün ağzından düşmeyen hep aynı özenle şu komut: “etki-tepki.” Şu bir
Mektup
Burda boğuluyorum artık. Edebiyat yapmıyorum. Gerçekten boğuluyorum, hava yetişmiyor, soluğum kesiliyor. Hıdırlık Doruğu'nda insanı yere çalan sert yel bile, ciğerlerime boğucu gaz gibi doluyor. Ancak kendimi bilmemesiye, kendimi yitiresiye içtiğim zaman rahat ediyorum. Her sabah dilim paslı, ağzım acı, beynim uyuşuk uyanınca, bir daha
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.