Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Moderniter metropolitan kültürel yasama/sürece çokta adapte olmayan biz ve benzeri toplumsal yapılarda sürekli dikte edilen uzak ayıp günah ve dışlanma dürtüsü ile bezenmiş bir kavram cinsellik. Kadınla karşı cinsin hem kendine hem de birbirine yabancı olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu durum, birbirine aç ve muhtaç olan iki cinsin gerçek anlamda karşılaşmasına, denk düşmesine, birbirinin ihtiyacını karşılamasına, birbirinden beslenerek büyümesine, olgunlaşmasına engel teşkil ediyor. Biz geleneksel kolektivist bir toplumken, birkaç on yıl içinde modern metropol kültürüne gark olduk. Lafta kabul ettiğimiz ama bir türlü içselleştiremediğimiz değerlerimiz ve inançlarımız var, ilişkilere dair. Mantığı anlaşılmamış, sağduyu süzgecinden geçirilmemiş bulanık normlar var ve kendi aklıyla düşünmeye alışmamış bir toplumun bu normlara uyma çabası demoklesin kılıcı gibi her daim tabu olarak görülen cinselliğin tepesinde sallanıyor olacaktır. Cinsellik dürtüsel bir ihtiyaç kimine göre tırnak içinde aşkın son meyvesi içsel bütünleşmenin sevmenin son raddesinin bedensel bütünleşik hâli,kimine göre daha yüzeysel bazda hayvani istek olarak basit bir sıvı alışverişi. Byron Ayanoğlu'nun dediği gibi seks bitti elimizde yemek kaldı.
264 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
66 günde okudu
“Zeytinler ebedidir. Onlar hayat verendir. Servettir. Donabilir veya kuruyabilirler ama içindeki yağ sapasağlam durur, çekilmeyi bekler. Ama zeytin lütufkar bir meyve değildir. Martta çiçek açar, uzun bir yaz ve sonbahar boyunca olgunlaşır. Aralık ayında tam olgunla ulaşır, hem o sırada toplanırsa en mükemmel halinde olur.” İstiridye Üstü Girit’i
İstiridye Üstü Girit
İstiridye Üstü GiritByron Avanoğlu · İş Bankası Kültür Yayınları · 20137 okunma
Reklam
İstanbul'um Benim
İstanbul Bir çeşni şehri Görkemin bir hisarı Bir zenginlikler ambarı Bir ziynet, bir serap, bir pırıltı Melankolik sular üstünde Yuvam, aşkım, ruhum Mirasım, tarihim Her günüm, kırık yüreğim Nefesim İstanbul İstanbul’um benim
Sayfa 359Kitabı okudu
Ben İstanbul’um, Yıkılmadım
Ben İstanbul’um. Her şeye gücüm yeter. Çok desteksiz kaldım ama yıkılmadım. Işıldadım ve ışıksız kalıp soldum, sultan gibi yedim ve aç kaldım, bir denizci gibi içtim ve suyu bile reddettim. Ben, tek bir ışıl ışıl muhteşem yerleşimde bir araya gelen iki katının bütün çelişkileriyim. Dünyanın merkeziyim ve kimseye ihtiyacım yok.
Sayfa 359Kitabı okudu
Politika Ticaretle Alakalıdır
Politika ticaretle alakalıdır. Ulusal ticaretle. Vatandaşın refahı ve güvenliği ile. Politikanın refahla ilişkisini göz ardı etmek olgunlaşmamışlıktır fakat refahın sadece paraya bağlı olduğunu düşünmek de basitliktir. Politika ulusun duruşuyla, pozisyonluya gücüyle alakalıdır ve dolayısıyla o gücü sağlayacak parayı kazanma kabiliyetiyle de. Politika acımasız olmak zorundadır. Demokrasi, otokrasi, hepsi aynı. Politikada ahlak veya insanlık namına hiçbir şey yoktur. Sadece faydacılık vardır; pragmatisttir. Politikacıların sorumluluğu, kendi cüzdanlarını dolgunlaştırmak bir yana, insanlara istediklerini vermektedir. Ve insanlar da hemen hemen her şeyi isterler; ihtiyaçlarından ve az başarılı ulusların insanlarından daha fazlasını isterler.
Sayfa 315Kitabı okudu
Herkese Yetecek Kadar Para
Her şey, dünyada yaşayan herkesin zengin olmasına yetecek kadar paranın olmadığı teorisi üzerine kurulu. Dolayısıyla zenginler de alabildikleri kadar parayı almak konusunda kendilerini pekâlâ hak sahibi hissediyorlar.
Sayfa 273Kitabı okudu
Reklam
Yunanistan’ın Dizaynı
1950’lerin sonunda Atina oldukça fakirleşmiş bir kentti. İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından altüst edilmiş, sonra da komünizmin kökünü kazımak ve Yunanistan’ı batı yanlısı sıcak bir turizm cennetine döndürmek adına ittifak kuvvetleri tarafından girişilen vahşi saldırılarda nüfusunda onda biri öldürülmüştü. Nihayet ülkenin komünizmden tamamıyla kurtarıldığı anlaşılınca da kendi haline terk edilmiş, başkent tüm Yunanistan gibi sefalet ve istikrarsızlıkla baş başa bırakılmıştı. Sonra da aynı Almanlar ve ittifak devletleri vatandaşları ucuz tatil yapmak için bu toprakları yeniden ayakları altına almışlar, yunanlar da suratlarına bir gülümseme yerleştirip onları ağırlamışlardı.
Sayfa 102Kitabı okudu
Bir Şeyler Her Zaman Ters Giderdi
Hayatım her yönüyle mükemmel gibi görünüyordu ama tuhaf bir şey hissediyordum bir yandan da. Okumak için yaşımın çok küçük olduğu ama yine de okuduğum kitapların yazarlarından -Victor Hugo, John Steinbeck, Charles Dickens- öğrendiğim şuydu: Bir şeyler her zaman ters giderdi. Ve öyle de oldu.
Kalkan’a Yazılmış Satırlar
Kalkan balığı, balığa tapan İstanbulluların en değer verdiği yaratıktır. Karadenizli kalkan, büyük ve oval şekilli, üstü beyaz, altı koyu renkli, oval şeklinin bir ucunda küçük sivri bir kafası ve düğmeli derisi olan, sıkı ve beyaz etki, kızartıldığında sulu lezzeti insanda kemiklerdeki son parçaya kadar sıyırıp yeme arzusu uyandıran, düğmelerinin dibindeki kıkırdakların yalanmasından muazzam tatlar alınan bir balıktır. Baharın ilk aylarında çarşıda görülmeye başlanan kalkan, sonbaharda yine ortaya çıkar. Ağustos ayının sonlarında tezgahlarda yeniden zuhur edişi, çocukların pek çoğu için yaz mevsiminin yakında sona ereceği ve okulların açılacağının belirtisiydi. Ama bizim için sadece çok yakında onu yiyeceğimiz anlamına gelirdi.
Reklam
İstanbul’un İnşası
Konstantinopolis, yani Konstantin’in kenti, Roma’nın yeni başkenti olarak İsa’dan sonra dördüncü yüzyılda daha eski bir putperest kentinin yerine yeni baştan inşa edilmiş.
İstanbul İsminin Kökeni
Konstantinopolis’in Türkçe ismi İstanbul Yunanca bir tamlamadan gelir: Eis tin Poli. “Kent’te/Kent’e”
İstanbul'a Son Bakış
İstanbul’u son görüşüm, 1958 yılı yazında buharlı bir geminin kıç güvertesinden oldu. On iki yaşındaydım ve Şehir, uzayıp giden köpük kurdelesinin diğer ucundaki ışıltılı bir serap gibi yavaş yavaş uzaklaşıyordu. Bütün anılar giderek bulanıklaşan, seçilmez hale gelen, bir gölgeye dönüşen ve nihayet tamamen gözden kaybolan minyatür görüntünün içerisinde yitip gitmişti.
376 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İstanbul'dan Montreal'e, Montreal'den Her Yere
Ufak bir tatile çıktım diyelim fakat planladığımdan yani yanıma aldığım kitapları okuyacağım süreden biraz daha uzun kaldım bu tatilde, haliyle kitapsız da kaldım. Yıllardır o raflarda duran ve geçerken içindekileri bilmeden yalnızca isminde İstanbul geçmesinden dolayı dikkatimi çeken bir kitaptı. Yanımdaki kitapları bitirdikten sonra da "eh, bir okuyalım neymiş" dediğim bir kitap. Meğer yıllardır o rafta kapağı açılmamış kitabın içinden neler çıktı neler... İstanbul'dan Montreal'e gerçek yaşam öyküsünden esinlenmiş, içerisinde geçmişi, daha yakın geçmişi ve daha da yakın geçmişi barındıran bir roman. Anlatılan olaylar kronolojik değil, zaman geçişleri var ama sonrasında kaldığı yere de dönen bir anlatımı var, çoğunlukla anlatım eksik kalmıyor diyebilirim. Sıkıcı olur mu acaba diye düşündüğüm bu yaşam öyküsü beni akıcı bir serüvene sürükledi. Çok az kısmı hariç kitap boyunca beni dinç tuttu ve en son da benden 9/10'u kaptı. İstanbul'dan Montreal'e yüzyıllardır İstanbul'da yaşayan ve 1950'lerde yaşanan olaylar sonrasında bu topraklardan ayrılmak durumunda kalan bir Rum ailenin çocuğunun öyküsü ve onlarca yıl sonra İstanbul'a ne olduğunun...
İstanbul'dan Montreal'e
İstanbul'dan Montreal'eByron Ayanoğlu · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201311 okunma
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.