Yazar, 12 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'dan ayrılıp Kanada'ya göç eden, hayatının büyük bir bölümünü Londra ve New York'ta geçiren, bir dönem Mick Jagger (Rolling Stones solisti) ve Robert de Niro gibi ünlülerin aşçılığını yapan ünlü bir yemek eleştirmeni.
Bu kitabında İstanbul’da başlayan kendi hayatını Dimitri karakteri üzerinden romanlaştırarak anlatmış. Dimitri, II. Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde Moda semtinde doğan bir Politis (İstanbullu Rum)’dir. Biricik annesi, babası ve çok sevdiği arkadaşlarıyla geçen toz pembe çocukluk yıllarının ardından büyümenin sancılarıyla baş etmek zorunda kalacağı günler gelir. Arada meşhur 6-7 Eylül 1955 trajedisi yaşanır ve İstanbullu Rumlar'ın ev ve işyerleri yağma edilir. Türkiye'nin yakın tarihinde derin yaralar açan bu iki gün, çok kısa bir süre sonra tası tarağı toplayıp Kanada'ya göç edecek olan Dimitri ve ailesinin hayatını da darmadağın eder. Daha da kötüsü Dimitri kalbinin bir parçasını, ömrü boyunca hiç unutamayacağı aşkı Leyla’yı İstanbul'da bırakır. Romanda bu iki hayat farklı bölümler halinde anlatılıyor. Ve 48 yıl sonra bu yaşamlar yeniden kesişiyor.
Benim gibi (özellikle Anglosakson ülkelerde) gezinmeyi seviyorsanız bulunmaz bir kaynak. Bir yandan okuyup bir yandan da dünyayı dolaşıyorsunuz. Üzerine bir de hayatta kalma mücadelesi ve vatan hasreti eklenince okunası bir kitap haline geliyor.