Aşağıda gördüğünüz kız ve köy enstitüleri hakkında konuşacağız inşallah. Günümüzde hâlâ köy enstitülerini savunan müslüman insanlar görüyorum ve hayret ediyorum. Senin dinine karşı suikast olan ve mazlum, savaştan çıkmış yorgun insanların beynini yıkayan bir okul sistemiydi. Evet tarım sanayi inşaat vb. Dersleriyle o dönemin ve dönem şartlarının
ÖZÜR DİLERİZ!
Öğretmenim, inanın bizler tebeşir tozuyla yoğrulup kara tahtaya adını yazdığımız anda yaşıyoruz hala. Küçücük yüreklerimize altın harflerle kazıdığınız en güzel yıllarımızın tadı hala damağımızda geziniyor. Bizler sizin en kıymetliniz olarak kalmak istiyoruz, lütfen merhametinizden nasibini almayan biri için bizi tebessümüz
Canım benim
Sarı kara bir sansar olmak mı iyi?
Bir tilki mi?
Ya da o lacivert rüzgarlarına
Basmak gönül yelkenini
O bizim denizlerin
Yağmuruyla, karıyla ve güneşiyle
Sevmek mi doğuşu?
Ve nice güzelmiş demek mi?
Yorulup yaşamakla sarmaş dolaş
Zorlu havalar sonrası
Kuytu koy dingilliğinde
Beraber türküler söylemek mi?
Yalnız yakını ve kolayı sevmek mi murat?
Ne bu yangın yeri geride kalan demek mi?
Canım benim
Seni böyle özlemek mi?
Özlememek mi?
Özlemek mi?
Özlememek mi?
Bizim kuzen tıp fakültesinden istifa etmiş...
Yazılım mühendisliğine geçmiş...
Bana da hiç demiyor...
Bayramda konuştuk...
Tamam güzel dedim...
Bayraktar 'da işe başlıcam diyince yüzüm düştü...
Bak kuzen dedim...
Yarın öbür gün bunlar iktidar gibi konuşursa bunlara fena eserim...
Sonra seni buradan çıkarırsalar şimdiden arana mesafeni koy dedim...
Abi ben fiziği seviyorum matematiği seviyorum buradan devam edeceğim dedi...
Bakalım Selçuk beni şaşırtacak mı?
O derece kinliyim bunlara...
Topladım valizi, sordum adresi
Bilen var mı, onuncu köy neresi?
Gitsem satın alsam, kaça metresi
Bilen var mı, onuncu köy neresi?
İnsan bu sürüde kaybolur yiter
İnsanlar tanıdım insandan beter
Burası son köydür, kaldığım yeter
Bu gün evdeydik fark ettim salonda kimse yok bomboş dedim kesin burda cin var sol elimle bi nah çektim sesi felaket yayildi neyse bizim köy evinde de kazlar civciv çıkartmiş dedim gideyim bakayım meyerse babam tel ile sarmis etraflarini bende teli görmedim takıldim ve düştim sol elim kan içinde kaldı sanirim çarptilar beni...
sende anlat bi aninı
Hayatıma manşet istiyorum.
Birkaç manşete ihtiyacım var, günler tekdüze
Karton filmlerden yapılma bütün serüvenlerin
içinden geçtiğimiz karanlık tünel bizim olmayan gündelik
Büyük bir köy artık bana tanınan, dünya!
ölüm tek ticaretin
Biz söyleriz başkalarına kalır kelimeler
sanal gerçeklikler için vurguna inmiş manşet
Gözlerimize attıkları bandın sakladığı karanlık
kimsenin ofsetinde kazınmıyor yalan sarmal grafik
kendine çevriniyor
Biz söyleriz başkalarına kalır kelimeler
Rekabetten başka yapacak bir şey bırakmıyorlar bize
Şerefin, haysiyetin, adaletin ve ümidin
eski moda öyküsüne bir biletim var, alıp cezalı bir biletle
değiştiriyorlar. Sesim hiçbir metinde tanınmayacak böyle
giderse.
Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor:
Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava.
“Biz İstanbul’ a 1984’te geldik. Siz ne zaman geldiniz?”
Arkadaşım sakince cevaplıyor “3000 yıl önce.”
Bu hayatın bizim gibi