Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

kerzey35

Sabitlenmiş gönderi
Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz?
Ne okuduğuna bakın, Ne seyrettiğine bakın, Duvarlarına ne astığına, Raflarına ne koyduğuna, Nasıl konuştuğuna, Nasıl dinlediğine bakın. Yapmanız gereken tek şey bakmaktır. Bunlar size onun ruhunun nerede olduğu Ve neyle beslendiği konusunda her şeyi bildirir... - Ramtha
Reklam
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder Kollarımı iki yana açıp, dansetmek istiyorum Mutlu olmak istiyorum, ey kuşlar, ey çiçekler!
Ahmet Erhan
Ahmet Erhan
Ve sorularım ne çoktu benim Ellerim her taşın altını kuşkuyla aralardı İnanmaz olurdum kimi, göğün mavi, yaprağın yeşil olduğuna Gözlerim her renkte saklı bir karayı arardı
Ahmet Erhan
Ahmet Erhan

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder İçime ağır bir taş gibi takılıp kaldı Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde Sevincinse tüyden ayakları vardı.
Ahmet Erhan
Ahmet Erhan
Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede Karanlığı emip emip de gebe kalan Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan Herkesin Veba girmiş bir şehrin hem halkı Hem seyircisi olduğu bir günde Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke. Her damlası bir zafer müjdecisi Bir posta eri gibi Yağmur yüzümüze değince Çıkacağız yola. Çıkacağız yola Hesap günü gelince Yağmur yüzümüze değince Güneş bir mızrak boyu yükselince.
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
Reklam
bir şey var aramızda senin bakışlarından belli benim yanan yüzümden dalıveriyoruz arada bir ikimizde aynı şeyi düşünüyoruz belki gülüşerek başlıyoruz söze bir şey var aramızda onu buldukça kaybediyoruz isteyerek fakat ne kadar saklasak nafile bir şey var aramızda senin gözlerinde ışıldıyor benimse dilimin ucunda
Nahit Ulvi Akgün
Nahit Ulvi Akgün
Tekrar konumuza dönecek olursak; sizlerin de her modern insan gibi ortalama şeyler yediğinizin ve ölü yakınlarınızı yemek gibi ilginç bir düşüncenizin olmadığının farkındayım. Ama en baştan söyleyelim, zira biraz sonra okuyacaklarınız gerçekten de canınızı çok sıkabilir. Çünkü bu kısmı okuduğunuzda, beyne faydalı gıdaları aramak yerine, beyne zararlı besinlerden uzak durmanın çok daha öncelikli olduğunu göreceksiniz. Nihayetinde, hepimizin üzerinde modern insanın beslenme laneti bulunmaktadır. Yani özetle, ilkel olmak ayrı bir dert, modern olmak daha ayrı bir dert sevgili insan.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde de göreceğimiz üzere, şu an içinde bulunduğumuz koşulların en önemli mimarlarından biri de beslenme biçimimizdir. Doğal olarak, göbeğinize bakıp sahip olduğunuz mimari yapıdan hoşlanmıyorsanız eğer, yapacağınız şey çok basittir: Ya mimarı değiştireceksiniz ya da mimariyi. Mimarı, yani kendinizi değiştirme şansınız olmadığına göre, mimariyi, yani beslenme biçiminizi değiştirmek zorundasınız. Aslına bakarsanız ortada ironik bir durum söz konudur. Zira ilginç bir şekilde, siz sadece mimariyi değiştirseniz bile bu değişiklik, mimarın değişmesine neden olacaktır. Peki, daha sağlıklı bir beyne sahip olmak için tam olarak ne yapmamız gerekmektedir?
Peki, vücudumuz enerjiyi nereden almaktadır? Genel anlamda bakarsak, vücudumuzun en önemli enerji kaynağı sizin de tahmin edeceğiniz üzere yediklerimizdir. Yani vücudumuza giren yiyeceklerden elde edilen enerjinin beşte biri beynimize gitmektedir. Bu durumda, neyle beslendiğimizin beyin açısından ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Yani, ağzınızdan giren her şeyin beyin üzerinde de etkisi olduğunu unutmayın lütfen.
Sindirim sistemimize yakından bakmadan önce, önemli bir konuya değinmekte fayda var. İlginç bir şekilde, yediklerimiz ve bunların insan beynine olan etkileri, insanlık tarafından pek de üzerinde durulan bir konu olmamıştır. Zira insanların büyük bir kısmının yeme davranışlarını belirleyen en önemli mesele; güzel görünen bir vücuda ya da sağlıklı
Reklam
Eğer siz de sıklıkla beyniniz ve kalbiniz arasında kalıyorsanız, yapacağınız şey çok basit: Bağırsaklarınızı dinleyin.
Sadece Kalbe Giden Yol Değil. Beyne Giden Yol da Mideden Geçer
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Az önce dişlerinizin arasında oradan oraya giden ve beyninizde dopamin festivali oluşturan o lokma bir anda nereye gitti? Lokmanızın yemek borusuna girdikten sonraki müthiş yolculuğu bu kitabın önemle üzerinde durup, detaylı şekilde inceleyeceği bir konudur. Kitabın girişinde önemle vurguladığımız üzere, kitabın ana konusunu bağırsaklarımızda yaşayan mikroorganizmalar oluştursa da konuyu daha iyi anlamak için sindirim sistemindeki organları daha yakından incelememiz gerekecek. Çünkü bu organların sahip oldukları özellikler, konuyu çok daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. O nedenle, öncelikle iskenderin sindirim sistemimiz içerisinde nasıl bir yolculuk yaptığına kısaca göz atacağız. Nihayetinde iskenderden arta kalanlar bağırsağınıza ulaştığında, belki de hayatınızda daha önce hiç sorgulamadığınız bir mevzuyu sorgulayacaksınız. Bu iskenderi isteyen ben miydim, yoksa içimdeki bakteriler mi?
Bazılarımız bu meseleye o kadar düşkündürler ki sadece yemeği yemek kısmını değil, pişirme seansını da garip bir ritüele dönüştürebilirler. Biz olayı daha basit tutalım ve çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla beraber, yoğun bir çalışma sonrası, ödül olarak iskender kebap yemeye gittiğinizi varsayalım. Peki, neden iskender? Çünkü başta öğrenciler olmak üzere birçok insan açısından iskender önemli bir eşik değere sahiptir. Zira kendisi ödül hissi yaratacak kadar pahalı ama yediğiniz şeyi unutturacak ve sizi pişman edecek kadar kazık değildir. Tam kıvamındadır yani.
Mutluluğun, pratikte dopamin olduğunu öğrendik. O zaman bir düşünün bakalım sizde en çok dopamin salgılatan şey nedir? Eminim bu soruya yönelik, oldukça alternatif cevapları olan okuyucularımız olacaktır. Ama şüphe yok ki herkesin nükleus akkumbensine hitap eden ödüllerden biri de güzel bir yemektir. Hatırlayın, stres dolu ve oldukça yoğun çalıştığınız o dönemleri. Geçmeniz gereken o gıcık sınavı, bitirmeniz gerektiği halde bir türlü bitmeyen o projeyi, yetiştirmeniz gereken her türlü işi... Ne zaman yoğun geçen bir aktivasyon sonrası kendinizi basit bir ödülle şımartmak isteseniz, yapacağınız şey kendinize şöyle güzel bir ziyafet çekmek olacaktır. Zira şüphe yok ki her bir molekülüne kadar o yemeği hak etmişsinizdir.
Zira dünyadaki en önemli problem, bazı insanların her şeye sahip olma açgözlülüğüdür. Ama unutmamak gerekir ki doğa, tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilir ama açgözlülüğünü asla karşılayamaz. Kendisi için yeterli olanla yetinmeyip sürekli ama sürekli büyüme güdüsü doğaya uygun bir güdü değildir. Hırs ve ihtirasın kısır döngüsünde sürekli büyümeye çalışanlara Edwin Abbey'in o güzel sözünü hatırlatmak isterim: Büyümek için büyümek, bir kanser hücresinin ideolojisidir.
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
57bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.